Yeşil Mutabakat Eylem Planı

1.Yeşil Mutabakat Eylem Planı Giriş

Bugün dünyanın karşı karşıya olduğu güçlükler, 2015 yılında Türkiye’nin de dahil olduğu Birleşmiş Milletler’in 193 üye ülkesinin oybirliği ile yürürlüğe giren “2030 Sürdürülebilir Kalkınma” gündeminin güçlendirilmesi ve desteklenmesine duyulan ihtiyacı gözler önüne sermektedir. Söz konusu Gündem kapsamında tanımlanan 17 “Sürdürülebilir Kalkınma Amacı” refah ve esenliğin artırılması ve yoksulluğa son verilmesinin yanı sıra iklim değişikliği ile küresel mücadeleyi ekonomik ve sosyal açıdan kapsayıcı bir kalkınma modelinin ayrılmaz parçası haline getirmeyi öngörmektedir. Yeşil Mutabakat Eylem Planı da bu süreçte anahtar rol oynamaktadır.

Sürdürülebilir bir dünya için küresel çapta çabaların tüm paydaşlar tarafından her düzeyde artırılması ihtiyacı, 2020 yılında COVID-19 salgınının yarattığı sosyal ve ekonomik güçlüklerin yansımaları ile daha da pekişmiştir. Bunun neticesinde, COVID-19 krizi sonrası toparlanma döneminde, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir küresel ekonominin inşası uluslararası toplumun öncelikli gündemi haline gelmiştir.

Bu süreçte, insan kaynaklı sera gazı salımlarını sınırlandırmaya ve azaltmaya yönelik çabaların yanı sıra; iklim değişikliğinin, ekonomi, uluslararası ticaret, sağlık, göç, güvenlik gibi diğer küresel sorunlarla bağlantılı olarak ele alınması kaçınılmaz hale gelmiştir. Ekonomik büyümeyi iklim gündemini göz önünde tutarak gerçekleştirmek ve yatırımcılar ile işletmelerin küresel ısınmayı sınırlandıran bir senaryo ile uyumlu faaliyet göstermelerini teşvik etmek için küresel düzeyde ilave reformlara duyulan ihtiyaç, iklim değişikliği ile mücadeleyi uluslararası ekonomi ve ticaret politikalarının merkezine taşımıştır.

Nitekim, Avrupa Birliği (AB), 11 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı Yeşil Mutabakat Eylem Plan ile 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koyarken; aynı zamanda sanayisinin dönüşümünü gerektiren yeni bir büyüme stratejisi benimseyeceğini ve tüm politikalarını iklim değişikliği ekseninde yeniden şekillendireceğini açıklamıştır. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamındaki ilgili eylemler, enerji, ulaşım, sanayi, finans, inşaat, tarım dahil AB ekonomisini yeniden şekillendirecek ve her geçen yıl ivme kazanacak bir dönüşümün temellerini teşkil etmektedir.

COVID-19 krizinin gözler önüne serdiği küresel ekonomideki yapısal dönüşüm ihtiyacı ile beraber, AB’nin 2050 yılında karbon-nötr ilk kıta olma yönünde kapsamlı ve iddialı yeşil dönüşüm hedeflerini açıklamasının ardından, iklim değişikliği ile mücadele alanında diğer ülkelerdeki politikalar da ivme kazanmıştır. Bu çerçevede, 2020 yılında Güney Kore, Japonya ve Çin gibi uluslararası ticaretin önde gelen diğer aktörlerinin de ekonomilerinin yeşil dönüşümüne yönelik hedeflerini açıklamaya başladıkları görülmektedir. Bunun yanı sıra, İsveç, Norveç, Kanada, Şili, Güney Afrika gibi ülkeler de net sıfır emisyon hedeflerini beyan eden ülkeler arasında yer almıştır.

Gümrük Birliği kapsamında ileri bir bütünleşme tesis ettiğimiz AB Tek Pazarı üzerinde dönüştürücü etkilere sahip olacak Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın, hem aday ülke statüsü hem Gümrük Birliği ortağı olarak Türkiye’nin AB’ye ticari entegrasyonu üzerinde önemli etkileri olması kaçınılmazdır. Olası olumsuz etkileri bertaraf edebilmek ve ülkemizin sağlayacağı uyum ile hedeflenen politika değişikliklerini ülkemiz için fırsata çevirmek amacıyla Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında öne çıkan ve ülkemizi etkileyebilecek başlıca hususların titizlikle takip edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, Yeşil Mutabakat Eylem Planı  ile AB politikalarında öngörülen kapsamlı değişikliklerin yanı sıra, uluslararası ekonomi ve ticarette meydana gelen dönüşüm karşısında, ülkemiz kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde sürdürülebilir, kaynak-etkin ve yeşil bir ekonomiye geçişi destekleyecek dönüşümün sağlanması, Türkiye’nin 1980 sonrası ihracata dayalı büyüme stratejisi ile küresel ekonomiyle sağladığı bütünleşmenin korunması bakımından büyük önem arz etmektedir.

Buna ilaveten, artan sayıda uluslararası firma ve yatırımcının da yeşil dönüşüm yol haritalarını belirleyerek, düşük karbonlu, yeşil ekonomiye geçişe ivme kazandırmayı hedefledikleri görülmektedir. Bu girişimler arasında, Birleşmiş Milletler çatısı altında bugüne kadar 3067 firma ve 173 yatırımcının katılım sağladığı Sıfır Emisyon Yarışı1 ve 315 firmanın taraf olduğu Yenilenebilir Enerji 100 (RE1002) yer almaktadır.

Tüm bu gelişmeler ışığında, Türkiye ekonomisi ve sanayisinin yeşil dönüşümü; kapsayıcı ve sürdürülebilir bir büyümenin tesis edilmesinin yanı sıra, ülkemizin AB başta olmak üzere, üçüncü ülkelere ihracatında rekabetçiliğinin korunması ve güçlendirilmesi için elzem görülmektedir. Bu alanda atılacak adımlar aynı zamanda ülkemizin küresel değer zincirlerine entegrasyonunun geliştirilmesi ve uluslararası yatırımlardan alacağı payın artırılması bakımından da önem teşkil etmektedir.

Bu amaçla, AB başta olmak üzere hayata geçirilmesi hedeflenen politika değişikliklerinin, ülkemiz dış ticareti ile bağlantılı bir şekilde sanayi, tarım, enerji ve ulaştırma politikaları üzerindeki etkilerinin bütünsel olarak ele alınması ve ülkemizin Gümrük Birliği ilişkisi dikkate alınarak, uyumunu sağlayacak bir yol haritası oluşturulması ihtiyacı hasıl olmuştur.

1.1. Yeşil Mutabakat Eylem Planı Hazırlık Süreci

Bu amaçla, Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda, 4 Şubat 2020 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın katılımıyla Bakan Yardımcısı düzeyinde bir Çalışma Grubu oluşturulmuştur.

Çalışma Grubu faaliyetleri kapsamında, Bakan Yardımcıları düzeyinde ve Çalışma Grubu üyesi kurumlar ile teknik düzeyde gerçekleştirilen toplantıların yanı sıra, özel sektör temsilcilerinin katılımı ile sektör bazında istişareler gerçekleştirilmiştir. İstişarelerde, AB ile Gümrük Birliği kapsamında tesis edilen yakın ticari ve ekonomik entegrasyon da dikkate alınarak, açıklanan iklim hedeflerinin ülkemiz bakımdan getirmekte olduğu değişim ve dönüşüm ihtiyacı mümkün olan en geniş perspektif ile değerlendirilmiştir.

Gerçekleştirilen istişareler neticesinde haiz olunan bilgiler ışığında; ülkemizin Gümrük Birliği ile AB’ye sağlanan bütünleşmesinin korunması ve daha da ileriye taşınmasının yanı sıra uluslararası ticaret düzeninde iklim değişikliği ile mücadele politikalarının olası etkilerine adaptasyonunu sağlayacak bir yol haritası oluşturulması hedeflenmiş ve Çalışma Grubu üyesi tüm Kurumların katkıları ile bir Eylem Planı hazırlanmıştır.

Eylem Planı hazırlanırken, Çalışma Grubu bünyesinde bugüne kadar yapılan çalışmalar neticesinde öne çıkan somut önerilerle birlikte gerçekleştirilen bir dizi sektör istişare toplantısında özel sektör temsilcileri tarafından dile getirilen görüş, değerlendirme ve önerilerin plana yansıtılması yönünde azami gayret sarf edilmiştir.

1.2. Yeşil Mutabakat Eylem Planı Dayanakları

11. Yeşil Mutabakat Eylem Planında coğrafi konumu itibarıyla iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında yer alan ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına ülke gerçeklerini gözeten bir anlayışla katkı vermekte olduğu; gelişmekte olan ülke konumuna paralel şekilde, yeşil büyüme ve emisyon artış trendinin sınırlandırılması yönünde bir politika izlenmekte olduğu ve iklim değişikliğine uyum çabalarının önemini koruduğu belirtilmektedir. Ayrıca, sanayi yoğun büyüme trendiyle Türkiye için iklim finansmanına erişim imkânlarının açıklığa kavuşturulmasının, marjinal maliyeti en düşük emisyon azaltım fırsatlarının kullanılabilmesini sağlayacağı vurgulanmaktadır. Planın hedefleri ve politikaları arasında ise “Yaşanabilir Şehirler, Sürdürülebilir Çevre” başlığı altında, iklimdeğişikliğiyle mücadele ve uyuma yönelik politika ve tedbirlere yer verilmektedir. Bu doğrultuda, 2021 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında da iklim değişikliğine yönelik tedbirler yer almaktadır.

Yeni Ekonomi Programının (2021-2023) “Büyüme” başlığı altında yer alan politika tedbirleri arasında sürdürülebilir büyüme ve katma değerli ürünlerin üretim ve ihracatına odaklanma yer almaktadır. Programın “Cari İşlemler Dengesi” başlığı altında bulunan “dış ticaret ile ilgili politika ve tedbirler” kısmında “Türkiye-AB Gümrük Birliği kapsamında AB’ye ihracatımızda Avrupa Yeşil Mutabakatı’na adaptasyon sağlanması amacıyla kamu, özel sektör, STK’lar ve üniversiteleri koordine ederek, AB ile diyalog içerisinde gerekli çalışmaların ve hazırlıkların yapılacağı” ifade edilmektedir.

Salgın sonrası dönemin ekonomik yapılanmasına uygun, sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli bir büyümeye erişimi hedefleyen ve 12 Mart 2021 tarihinde açıklanan “Ekonomi Reformları Paketi” sanayide yeşil dönüşümün desteklenmesini teminen yeşil Organize Sanayi Bölgelerinin (OSB) hayata geçirilmesi; ulusal döngüsel ekonomi eylem planı hazırlanması; yeşil üretim için gerekli teknolojilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla AR-GE çalışmalarının desteklenmesi; yeşil finansmanın gelişimini sağlayacak ekosistemin güçlendirilmesi; sürdürülebilir ve akıllı taşımacılık altyapısının geliştirilmesi dahil olmak üzere gerçekleştirilecek eylemlere yer vermektedir.

Türkiye Uluslararası Doğrudan Yatırım Stratejisinde (2021-2023), ülkemizin üretim ve ihracat odaklı uluslararası doğrudan yatırımlarda rekabetçiliğini koruması ve güçlendirmesi için iş ortamını ve düzenleyici çerçeve tedarikçi altyapısını özellikle yeşil ekonomi ve sürdürülebilir kalkınma bağlamıyla Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyumlu hale getirmesinin kritik önem taşıdığı belirtilerek; bu alanda çalışmaların gerçekleştirilmesine yer verilmektedir.

Ticaret Bakanlığı Stratejik Eylem Planında “Ulusal hak ve menfaatlerimizin ışığında; ikili, bölgesel, çoklu ve çok taraflı ticari ve ekonomik ilişkilerimize ve işbirliğimize yön vermek” olarak belirlenen amaç altında, “yeni ürün, yeni pazar, yeni ihracatçı” ve küresel tedarik zincirlerinden daha fazla pay alınması hedeflerine yönelik olarak, pazara giriş eylem planlarının uygulamaya geçirilmesi ve pazara giriş engelleri takip edilerek sorunların çözüme kavuşturulmasının desteklenmesi; ayrıca firmalarımızın pazarlara erişim imkânlarının iyileştirilmesi ve adil rekabet ortamında çalışmalarının sağlanması amacıyla ikili, bölgesel, çoklu ve çok taraflı platformlarda yabancı ülkeler ile diyaloğun güçlendirilmesi hususlarına yer verilmektedir.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca uygulanmakta olan 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisinin “Dijital Dönüşüm ve Sanayi Hamlesi” bileşeni altında; yeşil üretim yaklaşımının sanayi politikaları ve uygulamalarımızda belirleyiciliğinin artırılacağı; sanayi üretiminin çevreye etkilerini azaltmak amacıyla, özellikle OSB’lerdeki altyapı ve işletmelerin teknoloji yoğunluklu modernizasyonunun ve temiz üretime dayalı yeni yatırımların desteklenmeye devam edileceği; döngüsel ekonomi kapsamında “Ekonomik Değerli Atık İzleme Sistemi” kurulması için Sanayi Sicil Bilgi Sistemi geliştirileceği; endüstriyel simbiyozun, yenilik faaliyetlerinin yanında, yeni iş alanları yaratma potansiyeli ile girişimciliği ve bölgesel kalkınmayı da destekleyen bir yaklaşım olarak ortaya çıktığı, bu kapsamda, ” Türkiye içim Yeşil OSB Çerçevesinin Geliştirilmesi Projesi” çerçevesinde  Türkiye’de endüstriyel simbiyoz alanlarının yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, OSB’ler ve Endüstri Bölgeleri gibi ilgili paydaşların işbirliğiyle yürütülmeye devam edileceği hususlarına yer verilmektedir. Bunun yanı sıra, çevre katkı payı gelirlerinin, sanayicilerin çevre koruma ve atık yönetim sistem ve uygulamalarının geliştirilmesine yönelik yatırımların finansmanında kullanılması yönünde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile işbirliği yapılacağı belirtilmektedir.

Ülkemiz güncel ihtiyaçlarını ve dünyadaki iyi uygulamaları dikkate alarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan  Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı ile enerji verimliliğinde destek modellerinin daha etkin hale getirilmesi ve sürdürülebilir finansman mekanizmalarının geliştirilmesi hedeflenerek enerji verimliliği yatırımlarının hayata geçirilmesinde ilave finansman desteği sağlamak üzere “Ulusal Enerji Verimliliği Finansman Mekanizması” oluşturulması eylemi tanımlanmıştır.

Tarım ve Orman Bakanlığının 2019-2023 Stratejik Eylem Planında; kırsal alanda refahı yükseltmek; tarımsal üretimde verim ve kaliteyi artırarak istikrarlı gıda arzını sağlamak; üretimden tüketime kadar gıda, yem güvenilirliğini sağlamak; bitki, hayvan sağlığı ve refahına yönelik gerekli tedbirleri almak; balıkçılık ve su ürünleri kaynaklarını korumak, sürdürülebilir işletimini sağlamak; toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir yöntemini sağlamak; iklim değişikliği, çölleşme ve erozyonla etkin mücadele etmek ile biyolojik çeşitliliği korumak ve sürdürülebilir yönetimini sağlamak amaçları yer almaktadır.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından hazırlanan Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS) Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2020-2023) ile hayata geçirilecek AUS uygulamalarının, ülkemizde tüm ulaşım modlarına entegre, güncel teknolojileri kullanan verimli sürdürülebilir, çevreci ve akıllı bir ulaşım ağı oluşturulması suretiyle ulaştırma sektöründen kaynaklanan emisyonların azaltılmasına da katkı sağlaması beklenmektedir.

Yeşil Mutabakat Eylem Planı odağında yer alan ve Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile getirilecek kapsamlı değişikliklerin, uyum anlamında gerekli politika tedbirleri hayata geçirilmediği sürece gerek sınırda karbon düzenleme mekanizması gerek ticarette teknik düzenlemeler yoluyla ülkemizin AB’ye Gümrük Birliği kapsamındaki entegrasyonunu ciddi anlamda etkilemesi ön görülmektedir. Bu bakımdan, AB’ye aday bir ülke ve AB’nin Gümrük Birliği ortağı olarak, Eylem Planında yer alan eylem ve hedefler belirlenirken, Yeşil Mutabakat kapsamında açıklanan politikalar, stratejiler ve mevzuat değişiklikleri dikkate alınmıştır.

Bu kapsamda, Yeşil Mutabakat Eylem Planı ‘nda yer verilen mevzuat hazırlıkları bakımından, 2019/22 sayılı “Avrupa Birliği ile İlgili Çalışmaların Eşgüdümü” konulu Cumhurbaşkanlığı Genelgesi doğrultusunda, kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve sorumluluk alanına giren konularda AB’ye uyum amacıyla hazırlanan mevzuat taslaklarının, Avrupa Birliği Başkanlığının resmi internet sitesinde yayımlanan “Avrupa Birliği Müktesebatında Uyum Amacıyla Hazırlanacak Taslaklarda Uyulacak Esaslar ve Avrupa Birliği Mevzuatına Yapılacak Atıflara İlişkin Rehber” dikkate alınarak hazırlanması ve Avrupa Birliği Başkanlığının görüşlerinin alınması önem arz etmektedir.

Bununla birlikte, Gümrük Birliği kapsamındaki teknik mevzuatın uyum çalışmalarının koordinasyonu ve Avrupa Komisyonuna bildirimi 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 455. maddesinin 1.Fıkrasının (d) bendi ile 2013/4284 sayılı Teknik Düzenlemeler Rejim Kararının 4. maddesinin 1. Fıkrasının (k) bendi uyarınca Ticaret Bakanlığınca yürütülmektedir.

1.3. Yeşil Mutabakat Eylem Planının Kapsamı

Türkiye’nin sürdürülebilir ve kaynak etkin bir ekonomiye geçişine katkı sağlanmasını ve Türkiye’nin başta Avrupa Yeşil Mutabakatı ile öngörülen kapsamlı değişikliklere, Türkiye-AB Gümrük Birliği kapsamında sağlanan bütünleşmeyi koruyacak ve daha da ileriye taşıyacak şekilde uyum sağlamasını teminen, Eylem Planında, (1) sınırda karbon düzenlemeleri, (2) yeşil ve döngüsel bir ekonomi, (3) yeşil finansman, (4) temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı, (5) sürdürülebilir tarım,

(6) sürdürülebilir akıllı ulaşım, (7) iklim değişikliği ile mücadele, (8) diplomasi ve (9) Avrupa Yeşil Mutabakatı bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri başlıkları altında belirlenen hedeflere ulaşılması amacıyla hayata geçirilecek eylemlere yer verilmiştir. Bu çerçevede, Eylem Planı 9 ana başlık altında toplam 32 hedef ve 81 eylemi içermektedir.

Eylem planı, eylemlerin gerçekleştirilmesinden sorumlu ana koordinatör kurum ile işbirliği içinde çalışacak ilgili kurum ve paydaşları belirlemekte ve eylemlerle ilgili çalışmaların yürütüleceği takvime yer vermektedir. Eylemlerle ilgili gerçekleşmelerin ve kaydedilen gelişmelerin çeyreklik dönemler itibariyle eylemin ana koordinatör kurumu tarafından takip edilerek Çalışma Grubuna raporlanması hedeflenmektedir.

Yeşil Mutabakat Eylem Planı Hedefleri

Yeşil Mutabakat Eylem Planı Hedefleri

2.1 Sınırda Karbon Düzenlemeleri

Avrupa Yeşil Mutabakat Eylem Planı ile hedeflenen politikaların Avrupa sanayisi üzerinde yaratacağı maliyet karşısında, Avrupa’nın rekabetçiliğinin korunabilmesi ve üretim ile yatırımların, emisyon azaltım hedefi AB’den az olan ülkelere kaymasının önlenmesi için “Sınırda Karbon Düzenleme (SKD) Mekanizması”nın hayata geçirilmesinin hedeflendiği görülmektedir.

SKD Mekanizmasına ilişkin çalışmalar kapsamında, Avrupa Komisyonu tarafından 4 Mart-1 Nisan 2020 tarihleri arasında bir “geri bildirim süreci” ve 22 Temmuz-28 Ekim 2020 tarihleri arasında bir “kamu danışma süreci” yürütülmüştür.

Temel amacı, seçili sektörler için ithalat fiyatının, eşyanın karbon içeriği dikkate alınarak belirlenmesi olan SKD mekanizmasına ilişkin teklif, Avrupa Komisyonu tarafından 14 Temmuz 2021 tarihinde yayımlanmıştır. Komisyon tarafından uygulamanın, 1 Ocak 2023 tarihi itibarıyla 3 yıllık mali yükümlülük getirmeyen bir geçiş dönemi ile başlatılması önerilmektedir. Yayımlanan taslak3 ile, SKD mekanizmasının tasarımı, sektörel kapsamı ile uygulama usul ve esasları açıklanmıştır.

Bu kapsamda, mevzuat taslağında, SKD mekanizmasının AB Emisyon Ticaret Sistemine (ETS) paralel bir sistem olacak şekilde kurgulandığı; SKD mekanizmasına tabi olan seçili sektörlerin ise demir- çelik, çimento, alüminyum, elektrik ve gübre olarak belirlendiği görülmektedir.

Bununla birlikte, bir üçüncü ülkenin AB’nin ETS’sine tamamen entegre olması veya herhangi bir üçüncü ülke ile AB arasında emisyon ticaret sistemlerini bağlayan bir anlaşma imzalanması durumunda, ilgili ülkelerin düzenlemeden istisna tutulabilmesi imkanının getirilmesi; ayrıca, AB’nin üçüncü ülkeler ile, karbon fiyatlandırma mekanizmalarının dikkate alınmasını sağlayacak anlaşmalar yapma olanaklarının da araştırılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır.

Bu süreçte, ülkemiz açısından, AB ile Gümrük Birliği, Türkiye-AKÇT STA’sı ve 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı başta olmak üzere, ikili ve uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan haklarımızın korunması elzem görülmektedir. AB’nin SKD mekanizmasının AB ile ticaretimizde ticari bir engele dönüşmemesi önem arz etmektedir. Bu kapsamda, bir yandan diplomasi başlığı altında ülkemiz çıkarlarının etkin bir şekilde korunmasına yönelik eylemlere yer verilirken, diğer yandan bu başlık altında, olası bir sınırda karbon düzenlemesinin Gümrük Birliği ile AB’ye sağlanan entegrasyona halel getirmemesini temin etmek amacıyla AB politikalarıyla uyumlu bir şekilde atılabilecek adımların değerlendirilmesine yönelik eylemlerin ortaya konması amaçlanmaktadır.

Bu doğrultuda, Eylem Planının “Sınırda Karbon Düzenlemesi” başlığı altında AB’nin sınırda karbon düzenlemesinin Türkiye-AB ticareti üzerindeki etkilerinin sınırlanmasına yönelik çalışmalar yürütülmesi hedeflenmektedir.

Bu hedef altında yürütülmesi planlanan eylemler arasında, söz konusu mekanizmanın enerji yoğun ve kaynak yoğun sektörlerimize etkilerinin çalışılması yer almaktadır.

Bununla birlikte, sınırda karbon düzenlemesine tabi olabilecek öncelikli imalat sanayi sektörlerinde sera gazı salımının azaltılmasını desteklemek amacıyla ilgili kurum ve kuruluşlar ile STK’lar tarafından atılması gereken adımları içeren ülkemiz yol haritasının veya faaliyetlerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır.

Diğer taraftan, ülkelerin sera gazı salımlarını azaltmak için kullanılan araçlardan bir tanesi de etkin bir karbon fiyatlandırma mekanizmasının uygulanmasıdır. Dünyada iklim değişikliği ile mücadelede yükseltilen hedefler doğrultusunda, artan sayıda ülke ulusal karbon fiyatlandırma mekanizmalarını hayata geçirmektedir. Halihazırda dünyada uygulanan veya hayata geçirilmesi planlanan 31’i emisyon ticaret sistemi ve 30’u karbon vergisi olmak üzere 61 ulusal karbon fiyatlandırma mekanizması bulunmaktadır

Bu doğrultuda, sektörel hassasiyetler ve AB’nin sınırda karbon düzenleme mekanizması dikkate alınarak ulusal bir karbon fiyatlandırma mekanizmasının değerlendirilmesine yönelik çalışmalar yürütülmesi hedeflenmektedir.

Bunlara ilaveten, özellikle AB’nin olası bir sınırda karbon düzenlemesi karşısında işletmelerin karşılaşabileceği ilave bürokratik ve mali engellerin bertaraf edilmesine yönelik olarak AB tarafından belirlenecek metodoloji çerçevesinde ülkemizde belgelendirme ve raporlamanın gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması, ayrıca sanayiden kaynaklı sera gazı emisyonlarının izlenmesi sisteminin ihtiyaçlara göre geliştirilmesi önem arz etmektedir.

Bununla birlikte, Eylem Planının “Yeşil ve Döngüsel Ekonomi” başlığı altında hayata geçirilecek eylemler de, ilgili sektörlerde sera gazı salımlarının azaltılmasını destekleyecektir.

Sınırda karbon düzenlemeleri kapsamında:

  • Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının enerji yoğun ve kaynak yoğun sektörlerimize etkilerinin senaryolar bazında modellenerek sektör bazında çalışılması ve yapılması gereken eylemlerin belirlenmesi
  • Karbon Düzenlemesine tabi olabilecek öncelikli imalat sanayi sektörlerinde sera gazı salımının azaltılmasını desteklemek amacıyla ülkemiz yol haritası veya faaliyetleri
  • Ülkemizin uygun bir karbon fiyatlandırma mekanizmasına yönelik çalışmalar kapsamında, AB’nin sınırda karbon düzenlemesi dikkate alınarak karbon fiyatlandırma konusundaki ülkemiz pozisyonunu belirlemeye yönelik çalışmalar yürütülecektir.
  • Ülkemizde bir karbon fiyatlandırma mekanizmasına yönelik değerlendirme çalışmalarına paralel olarak, sektörler üzerinde oluşacak ilave maliyetlere ve ekonomik etkilerine yönelik çalışmalar yapılarak, artan maliyetlere yönelik destek mekanizmaları değerlendirilecektir.
  • Sanayiden kaynaklı sera gazı emisyonlarının izlenmesine yönelik sistem, ihtiyaçlara göre geliştirilecektir.
  • AB tarafından belirlenecek metodoloji/standartlar çerçevesinde belgelendirme faaliyeti gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalar yürütülecek ve raporlamaya ilişkin teknik destek sağlanacaktır.


2.2 Yeşil Mutabakat Eylem Planının
Hedefleri

Yeşil ve Döngüsel Bir Ekonomi

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yeşil ekonomi, birtakım çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları azaltırken aynı zamanda toplum refahını da sağlayan ekonomik bir model olarak tanımlanmaktadır5. Yeşil ekonomi, çevre politikaları ile ekonomi politikalarının birbiri ile uyum halinde ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri ile eşgüdüm içerisinde tasarlanmasını öngörmektedir.

Döngüsel ekonomi, bir yandan malzeme ve kaynakların kullanımları sonrasında ürün döngüsüne geri kazandırılması yoluyla ürünün değerinin korunduğu, diğer yandan atık miktarının asgari seviyede tutulduğu bir ekonomik yaklaşımın benimsenmesini gerektirmektedir. Ürünlerin üretimi, kullanılması ve atılması süreçlerini kapsayan doğrusal ekonomi modeline dayanan ve yaygın olarak kullanılan üretim/tüketim yapısı yerini, dünyada giderek atığın geri dönüştürülerek yeniden değerlendirildiği, kaynak verimliliğinin temin edildiği ve hammadde maliyetinin azaltıldığı, sürdürülebilir ve yenilikçilik temelli döngüsel ekonomi sistemine bırakmaktadır.

Kaynakların verimli kullanımını hedef alan döngüsel ekonomi, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında hayata geçirilmesi hedeflenen politikalar ile ekonomik amaçlar arasında dengeli bir ilişki kurarak sürdürülebilir kalkınma kavramını temel alan yeşil ekonominin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır.

Bu bağlamda, yeşil ve döngüsel bir ekonomi, gerek yatırımlar gerekse büyüme stratejileri belirlenirken sera gazı emisyonlarının azaltılması ile enerji ve kaynak verimliliğinin artırılmasının gözetilmesini gerektirmektedir. Bu itibarla, yeşil ve döngüsel ekonomi hedeflerinin bir arada ele alınması ve bu kapsamda geliştirilecek faaliyetlerin bütüncül bir yaklaşımla hayata geçirilmesi önem arz etmektedir.

Yeşil ve döngüsel ekonomiye geçiş, kamu otoriteleri, ekonomik operatörler, tüketiciler, vatandaşlar ve STK’ların yakın işbirliği içinde yürütülecek daha temiz ve daha rekabetçi bir sanayinin tesis edilebilmesi için gelecek odaklı ve kapsamlı hedefler ortaya konulmasını gerektirmektedir. Aynı zamanda, öncelikli sektörlerde yeni mevzuatların hazırlanması veya mevcut yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi yoluyla yapılacak mevzuat değişiklikleri ve hazırlanacak eylem planları marifetiyle bu alandaki dönüşümü destekleyecek ekosistemin yaratılması gerekmektedir.

Bu alanda AB tarafından açıklanan hedeflere bakıldığında, AB’nin, Yeşil Mutabakat hedefleri ve Yeni Sanayi Stratejisi doğrultusunda 11 Mart 2020 tarihinde “Döngüsel Ekonomi Eylem Planı”nı yayımladığı görülmektedir. AB tarafından, Döngüsel Ekonomi Eylem Planı ile belirlenen yeşil ekonomi temelli politika değişikliklerinin ana akım ekonomik faaliyetler seviyesine yükseltilmesi hedeflenmektedir.

AB’nin döngüsel ekonomi eylem planı, sürdürülebilir ürün politikasını hayata geçirmeyi merkeze alarak, bu kapsamdaki öncelikli sektör ve ürün değer zincirlerini, elektronik ve bilişim teknolojileri, piller ve araçlar, ambalajlar, plastikler, tekstil, yapı malzemeleri, gıda, su ve besinler olarak sıralamıştır.Döngüsel ekonomiye geçiş hedefleri doğrultusunda getirilecek kapsamlı mevzuat değişikliklerinin birçok sektöre çeşitli düzenlemeler yoluyla dönüştürücü yansımalarının olması beklenmektedir.

Bu bağlamda, AB ile ülkemiz arasında tesis edilmiş olan Gümrük Birliği kapsamında AB ile mevcut ticari entegrasyonumuzun yanı sıra ülkemizin dahil olduğu değer zincirleri dikkate alındığında, AB tarafından hayata geçirilecek politika değişikliklerinin hem enerji hem kaynak-yoğun sektörlerde faaliyet gösteren ekonomik aktörlerimiz üzerinde önemli etkiler doğurması kuvvetle muhtemel görülmektedir.

Özellikle sürdürülebilir ürünler bağlamında, başta AB tarafından ortaya konan hedeflerin ve gerçekleştirilmesi öngörülen düzenlemelerin yakından takibi ve bunlara uyum sağlanması, AB teknik mevzuatına uyum yoluyla ülkemiz ile AB arasında sağlanan serbest dolaşımın sürdürülmesi bakımından önem teşkil edecektir.

Bu alanda ülkemizce uyuma yönelik atılacak adımlar, AB başta olmak üzere dünyada gerçekleşen dönüşüm neticesinde ürünlerin çevresel anlamda karşılaması gereken standartların ve kriterlerin yerine getirilebilmesini ve ticarette rekabetçiliğimizin sürdürülebilmesini sağlayacaktır.

Bu hususlar ışığında, Eylem Planının “Yeşil ve Döngüsel Bir Ekonomi” başlığı altında hayata geçirilecek eylemlerin, AB’nin Döngüsel Ekonomi Eylem Planı kapsamında uygulanmaya konulacak politikalar ile uyumlu olması, böylece AB’nin hayata geçireceği değişikliklerin ülkemiz üzerindeki muhtemel etkilerine yönelik hazırlıklı olunması hedeflenmektedir. Bu bağlamda, öncelikli sektörlerin belirlenerek ihtiyaçlarının tespit edilmesi ve ulusal döngüsel ekonomi eylem planının hazırlanması büyük önem taşımaktadır.

Bununla birlikte, ülkemiz sanayisinin yeşil dönüşümünün geliştirilmesi bakımından, Yeşil OSB’ler ve Yeşil Endüstri Bölgeleri endüstriyel simbiyozun sağlanması ve yeşil rekabetçiliğin artırılması için önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu çerçevede, Yeşil OSB’lerin ve Yeşil Endüstri Bölgelerinin hayata geçirilmesine yönelik çalışmaların tamamlanması amaçlanmaktadır.

Yeşil dönüşüm için teknolojik altyapının da güçlendirilmesi öncelik taşımaktadır. Türkiye’nin katma değeri yüksek, çevreyle uyumlu ürün üretimine katkı sağlayacak olan yeşil teknolojilerin geliştirilmesi amacıyla, AR-GE ve inovasyon odaklı bir yaklaşımın geliştirilmesi kaçınılmazdır. Bu süreçte, üniversiteler, kamu araştırma merkez ve enstitüleri, potansiyel üretici ve teknoloji geliştirici şirketlerin ve kamu kurumlarının bir araya getirilerek bir sinerji yaratılması önem teşkil etmektedir. Bu bağlamda, ön plana çıkan teknolojilerin, teknoloji ihtiyaç analizinin ve yol haritasının tüm paydaşlarla birlikte belirlenerek; tespit edilen teknolojilerin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve transferine yönelik AR-GE çalışmalarının desteklenmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda ayrıca, ülkemizde üretilen ürün ve hizmetlerin çevresel etkilerinin değer zincirinin tüm aşamalarında bütüncül ve somut olarak değerlendirilebilmesi için ülkemizde Yaşam Döngüsü Değerlendirilmesi çalışmalarının yaygınlaştırılması öngörülmektedir.

Ülkemiz sanayisinin yeşil dönüşümünün geliştirilmesi bakımından bu alandaki düzenleyici altyapının da hem sektörler bazında dikey olarak hem yatay olarak geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu doğrultuda, ürünlerin sürdürülebilirliğini ve bu çerçevede dayanıklılığı, yeniden kullanımı, malzeme ile kaynak verimliliği ile geri dönüşümü ve enerji verimliliğini geliştirmeyi hedefleyen AB’nin sürdürülebilir ürün politikası kapsamında hayata geçireceği yasal çerçeveye ülkemizce de uyum sağlanması hedeflenmekte ve gerekli mevzuat çalışmalarının gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.

Bununla birlikte, yeşil bir ekonomi için önem arz eden zararlı kimyasalların kullanımın sınırlanması amacıyla AB’nin kimyasallar mevzuatındaki değişikliklerin takibi ve uyum çalışmalarının sürdürülmesi hedeflenmektedir. Bu başlık altında ayrıca, endokrin bozucu kimyasalların azaltılmasına yönelik önemli bir aşama olan takip çalışmalarının yaygınlaştırılması öngörülmektedir.

Ülkemizde su kirliliğinin önlenmesi ve su tüketiminin azaltılmasına yönelik çalışmaların başında, sürdürülebilir üretim ve tüketim ilkeleri doğrultusunda döngüsel ekonominin en önemli araçlarından bir tanesi olan temiz üretim ilkelerinin uygulanması gelmektedir. Temiz üretim uygulamaları ile endüstriyel tesisler mevcut en iyi tekniklerin (MET) kullanılmasına yönlendirilmekte ve böylece su tüketiminin azaltılmasının yanı sıra su ve hava kirliliğinin önlenmesi, enerjinin verimli kullanılması ve atığın en aza indirilmesi sağlanmaktadır.

Bu bağlamda, tekstil ve deri sektörlerinde döngüsel ekonominin geliştirilmesini sağlayacak düzenlemeler gerçekleştirilmesi ön görülmektedir.

Bu çerçevede, 14.12.2011 tarih ve 28142 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tekstil Sektöründe Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Tebliği, ülkemizde temiz üretim anlayışının yerleşmesi ve MET’lerin uygulanması anlamında gönüllülük esasında bir ilk adım olmuştur. Yürütülen çalışmalar sonucunda tekstil sektörüne yönelik tebliğde yer alan MET’lerin çevresel ve sektörel ihtiyaçlar doğrultusunda güncellenmesi gerekliliği ortaya çıkmış olup tebliğde revizyon çalışmaları başlatılmıştır.

Ayrıca, su tüketiminin fazla olduğu deri sektörü için çevresel ve sektörel ihtiyaçlar doğrultusunda MET’lerin kullanılmasına yönelik yürütülen çalışmalar sonucunda taslak bir tebliğ oluşturulmuş olup, oluşturulan tebliğin sürdürülebilir ve uygulanabilir olması amacıyla sektör ile çalışmalar devam etmektedir.

Diğer sektörler için de temiz üretim uygulamalarının belirlenmesi ve hayata geçirilebilmesi adına proje ve mevzuat çalışmaları devam etmektedir. Halihazırda yürütülen teknik çalışmalar sonrasında üniversitelerin de desteğiyle yerinde uygulamalar ile sektörel eğitimler verilmesi planlanmaktadır. Sanayi sektörlerinde MET’lerin uygulanması yoluyla temiz üretimin yaygınlaştırılması, getireceği çevresel faydaların yanı sıra kaynak verimliliği ve küresel rekabet konularında da ülkemiz sanayisine olumlu etkiler sağlayacaktır.

Ayrıca, sürdürülebilir tüketim ve üretimin geliştirilmesine teminen, çevrenin bir bütün olarak korunması amacıyla, kirletici vasfı yüksek sanayi tesislerinden kaynaklanan hava, su ve toprak kirliliğine yönelik emisyonları ve atık oluşumunu önlemek veya önlenemediği durumlarda azaltmayı hedefleyen entegre kirlilik önleme ve kontrol çalışmalarının yürütülmesi, sürdürülebilir tüketim ve üretim eylem planının hazırlanması önlem tekil etmektedir.

Diğer taraftan, sürdürülebilir kalkınmanın en önemli unsurlarından biri de “su”dur. Küresel iklim değişikliği ve kuraklığın su kaynakları üzerindeki baskıyı artırması nedeniyle arıtılmış atık suların yeniden kullanımının önemi artmaktadır. Ülkemiz, su ve atık su yönetimi politikasını, devam eden AB’ye katılım sürecinin yanı sıra artan nüfusu, hızlı sanayileşme ve kentleşme, küresel ve bölgesel düzeydeki gelişmeler doğrultusunda mevcut ve gelecekteki su ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak geliştirmektedir. Artan atık su altyapı yatırımlarına paralel olarak ülke çapında sayısı artmakta olan atık su arıtma tesisleri ile birlikte düşünüldüğünde, atık suların geri kazanımı konusunda büyük bir potansiyel bulunmaktadır.

Bununla birlikte, ülkemizde özellikle tatlı su kaynaklarının büyük bir bölümünün (%74) tarımsal amaçlı olarak kullanıldığı göz önüne alınırsa, atık suların geri kazanımı ve kullanımı öncelikli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kullanılmış suların iyileştirilmesi, yeniden kullanımı ve geri dönüşümü, iklim değişiminin olumsuz etkileriyle artan su stresi beraberinde, su kaynaklarının daha iyi yönetimi için katkı sağlayan araçlardan biri olarak değerlendirilmektedir.

Ülkemizde suların yeniden ve verimli kullanılması konularında çalışmalar yürütülmesine karşın, uygulanabilirliği ve uygulanması açısından yeterli seviyelere henüz gelinememiştir.

Bu doğrultuda; arıtılmış atık suların yeniden kullanımının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına yönelik eylemlerin hayata geçirilmesi, buna yönelik teşvik mekanizmaların oluşturulmasına ilişkin çalışmalar ve planlamalar yapılmasına 2023 yılında atık su yeniden kullanım oranının %5’e çıkarılması hedeflenmektedir.

Diğer taraftan, ” su ayak izlerinin” değerlendirilmesi,suyun verimli kullanımının sağlanması ve su kullanan sektörler ile çevresel su kullanımı için adil su tahsisine ilişkin doğru kararların alınması ve iklim değişikliğine uyumu hızlandırıcı etkisi olan önemli bir adımdır.

Bu kapsamda, havza bazında sektörel olarak su ayak izine yönelik çalışmalar yürütülmesi, su ayak izinin sektörel su tahsis planlarına entegre edilmesi ve bunun sonucunda “su ayak izi ile ilgili rehber doküman” hazırlanması amaçlanmaktadır.

Diğer taraftan, su kaynaklarının yönetiminde uzaktan algılama, sensörler ve bilişim uygulamaları gelişen teknoloji ile paralel olarak her geçen gün artmaktadır. Bu teknolojiler su miktarının tespiti, kirlilik kontrolü, tarımda su verimliliği uygulamaları, kayıp kaçakların kontrol altına alınması, mekânsal ve zamansal olarak kısıtlı olan yer ölçümlerinin yerine geniş alanlara ait veri üretilebilmesi, topoğrafik açıdan veya güvenlik açısından ulaşılamayan bölgeler hakkında bilgi edinilebilmesi (kar örtüsü gibi) gibi birçok alanda su kaynakları yönetimine katkı sağlamaktadır. Günümüzde halen geliştirilmekte olan bu teknolojiler yavaş yavaş gerçek ölçekli uygulamalarda da kullanılmaya başlanmıştır. Bu doğrultuda uzaktan algılama, sensörler ve bilişim uygulamalarının su kaynaklarının yönetiminde kullanımı, faydaları, gelişmeye açık yönleri üzerinde araştırmalar yapılması ve rehber doküman hazırlanması hedeflenmektedir.

Bununla birlikte, ülkemizde enerji verimliliği, atık minimizasyonu ve ürün yönetimini teşvik edecek, çevre ve insan sağlığını koruyacak, kaynak tasarrufu sağlayacak, ilave pazarlara açılma imkânı sağlayacak, çevre dostu ve insan sağlığı ürünlerin kullanılması ve tüketilmesinde bilinci artıracak olan ve AB Eko-Etiket Direktifleri dikkate alınarak hazırlanan Ulusal Çevre Etiket Sisteminin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaların yanı sıra KOBİ’ler başta olmak üzere işletmelerin çevre etiketi ve atık yönetimi hakkında bilinçlendirilmesi de hedeflenmektedir.

Son olarak, yeşil dönüşümün Türkiye çapında, tüm bölgelerde yaygınlaştırılması ve kalkınma sürecinin içsel bir parçası haline getirilmesine yönelik çalışmalar yürütülmesi önem teşkil etmekte olup, 26 Düzey 2 Bölgesinde kurulu Kalkınma Ajansları tarafından bölgesel düzeyde yeşil ve döngüsel ekonomiye geçişi desteklemek amacıyla kaynak verimliliği çalışmaları yürütülmesi öngörülmektedir.

Yeşil ve döngüsel bir ekonominin tesisi hedefi doğrultusunda:

  • Döngüsel ekonomi çerçevesinde öncelikli sektörler belirlenerek, sektörlere yönelik detaylı etki ve ihtiyaç analizi çalışmaları yapılacaktır.
  • AB’nin Döngüsel Ekonomi Eylem Planına adaptasyonu sağlayacak bir Döngüsel Ekonomi Eylem Planı hazırlanacaktır.
  • Yeşil OSB ve Yeşil Endüstri Bölgesi sertifikasyon sisteminin hayata geçirilmesine yönelik teknik ve idari çalışmalar tamamlanacaktır.
  • Yeşil dönüşüm için gerekli teknolojik altyapı güçlendirilecek ve tüm paydaşlarla birlikte belirlenecek olan teknoloji yol haritası kapsamında sektörel AR-GE çalışmaları desteklenecektir.
  • Ülkemizde Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi çalışmalarının yaygınlaştırılması kapsamında Ulusal Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (YDD) Veri Tabanı geliştirilecek ve Ulusal YDD Platformu kurulacaktır.
  • AB tarafından hayata geçirilecek Sürdürülebilir Ürün Mevzuatı, AB Kimyasallar Mevzuatı, Eko-Tasarım ve Enerji Etiketlemesi Mevzuatlarına uyum yoluyla yeşil ve döngüsel ekonomiyi destekleyecek düzenleyici çerçeve güçlendirilecektir.
  • Sürdürülebilir Ürün İnisiyatifi, AB yasal çerçevesi ve bu kapsamda sektörel stratejilerin açıklanmasının akabinde mevzuat uyum çalışmaları ile birlikte sektörel bazda bilgilendirme faaliyetleri gerçekleştirilecektir.
  • İçme suyu kaynaklarında endokrin bozucu kimyasalların takibine yönelik çalışmalar yürütülecektir.
  • Su tüketiminin fazla olduğu tekstil sektöründe temiz üretim mevzuatı güncellenecek, deri sektörü için temiz üretim mevzuatı oluşturulacak, tekstil ve deri sektöründe temiz üretim uygulamalarına ilişkin eğitim programları düzenlenecektir.
  • AB Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol (EKÖK) mevzuatının uygulanmasına yönelik ulusal eylem planı ve uygulama takvimi hazırlanacaktır.
  • Ulusal Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim Eylem Planı hazırlanacaktır.
  • Arıtılmış atık suların kullanımının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması sağlanacaktır.
  • “Su Yeniden Kullanım Ulusal Master Planı” hazırlanacaktır.
  • Sektörel Su Tahsis Planları ışığında “su ayak izi ile ilgili rehber doküman” hazırlanacaktır.
  • Su kaynaklarının yönetiminde uzaktan algılama, sensörler ve bilişim uygulamalarının kullanımı, faydaları, gelişmeye açık yönleri üzerinde araştırmalar yapılacaktır.
  • Türkiye Çevre Etiketi Sistemi yaygınlaştırılacak ve AB ile işbirliği olanakları araştırılacaktır.
  • Çevre etiketi ve atık yönetimi konularında başta KOBİ’ler olmak üzere firmalara yönelik bilgilendirme faaliyetleri gerçekleştirilecektir.
  • 26 Düzey 2 Bölgesinde kurulu Kalkınma Ajansları tarafından bölgelerde yeşil ve döngüsel ekonomiye geçişi desteklemek amacıyla kaynak verimliliği çalışmaları yürütülecektir.
  • Sanayide yeşil ve döngüsel üretime ve emisyon azaltımına katkıda bulunacak faaliyetlerde/ projelerde uluslararası finansman kaynaklarının ve IPA fonlarının kullanımı

2.3 Yeşil Mutabakat Eylem Planı Hedefleri

Yeşil Finansman

Yeşil, kaynak-etkin, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir ekonomiye geçiş için gerekli yatırımların hayata geçirilmesinde kilit unsurlarından birini gerekli finansman imkânlarına erişim oluşturmaktadır.

İklim değişikliği ile mücadele, tüm sektörlerde önemli bir dönüşümü ve beraberinde kapsamlı yatırımların gerçekleştirilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle, finansman imkânlarına erişim başta gelişme yolundaki ülkeler olmak üzere ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelede sağlayacakları başarı ve bu süreçte kat edecekleri mesafeye ivme kazandırmak için hayati öneme sahiptir. Gerekli finansman imkânlarına erişim, aynı zamanda gelişme yolundaki ülkelerin kalkınma süreçlerini sekteye uğratmadan gerekli dönüşümü gerçekleştirmeleri, bu süreçte ekonomik rekabetçiliklerini korumaları ve yeşil dönüşümün beraberinde getirdiği sosyal etkiler karşısında kapsayıcı ve adil bir ekonomik ve sosyal kalkınmayı sürdürebilmeleri bakımından da kritik önem taşımaktadır.

11.Kalkınma Planında da yer aldığı üzere, sanayi yoğun büyüme trendiyle Türkiye için iklim finansmanına erişim imkânlarının açıklığa kavuşturulması ve finansmanın sağlanması, marjinal maliyeti en düşük emisyon azaltım fırsatlarının kullanılabilmesini sağlayacaktır.

Bu kapsamda, Eylem Planı ile ülkemizin Avrupa Yeşil Mutabakatı tarafından öngörülen değişikliklere, AB ile bütünleşmesini daha da ileriye taşıyacak şekilde uyum sağlamasını temin etmek üzere, tüm kurumların etkin katılımı ile gerekli adımları atması hedeflenirken, bu hedeflere ulaşılabilmesi için, hiç kuşkusuz, gerekli finansman kaynaklarına erişim sağlanması öncelikle ele alınması gereken bir konudur.

Bu amaçla, yeşil dönüşüme yönelik finansman ihtiyacı doğrultusunda ulusal finansman sistemi ile ilgili atılabilecek adımların belirlenmesi ve ülkemizde yeşil finansmanın gelişimini sağlayacak ekosistemin geliştirilmesinin yanı sıra mevcut finansman imkânlarının etkin kullanımının sağlanması önem teşkil etmektedir.

Bu kapsamda, Eylem Planı ile ortaya konan yeşil dönüşüme yönelik öncelikler doğrultusunda ihtiyaçların belirlenmesi, AB’de sağlanan teşvik unsurları da dikkate alınarak ulusal teşvik sisteminin gözden geçirilmesi hedeflenmektedir. Bu süreçte, Eylem Planının gerek “Sınırda Karbon Düzenlemeleri” gerekse “Yeşil ve Döngüsel Ekonomi” başlıklarında yürütülecek ilgili çalışmaların çıktılarının dikkate alınması ve ulusal teşvik sisteminin ülkemizin uyumunu destekleyecek şekilde gözden geçirilmesi önem arz etmektedir.

Buna ilaveten, Ulusal Enerji Verimliliği Finansman Mekanizmasının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yürütülmesi bu başlık altında gerçekleştirilmesi öngörülen eylemler arasında yer almaktadır.

Enerji verimliliği destekleri bağlamında, 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında sanayi sektöründe 2009 yılından beri yıllık toplam enerji tüketimleri 500 TEP (ton eşdeğeri petrol) ve üzeri olan endüstriyel işletmelerin enerji verimliliğine yönelik yatırımları verimlilik artırıcı proje ve gönüllü anlaşma destek programlarıyla desteklenmektedir.

Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı ile enerji verimliliğinde destek modellerinin daha etkin hale getirilmesi ve sürdürülebilir finansman mekanizmalarının geliştirilmesi hedeflenerek enerji verimliliği yatırımlarının hayata geçirilmesinde ilave finansman desteği sağlamak üzere “Ulusal Enerji Verimliliği Finansman Mekanizması” oluşturulması eylemi tanımlanmıştır. EBRD teknik desteğinde yürütülen Ulusal Enerji Verimliliği Finansman Mekanizması Yol Haritası Hazırlanması Projesi çerçevesinde ise, bir rapor hazırlanarak mevcut enerji verimliliği finansman kaynaklarının daha etkin ve yaygın kullanımının sağlanması, yeni kaynakların oluşturulması, uluslararası yatırımcı ve fon sağlayıcıların ülkemizde enerji verimliliği yatırımlarına yönlendirilebilmesi amacıyla bir model geliştirilmiştir.

Diğer taraftan, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında, belirlenen politika hedefleri ve taahhütlerin gerçekleştirilmesini mümkün kılacak yatırımlar için gerekli sermayenin seferber edilmesi açısından,

sürdürülebilir ve yeşil yatırım ile finansman giderek önem kazanmaktadır. Ayrıca, COVID-19 salgınının etkileri de göz önünde bulundurularak, daha dayanıklı ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyecek bir yatırım ve finansal sistemin inşası dünya gündeminin ilk sıralarında yer almaktadır.

Bu doğrultuda, yeşil yatırım ile ekonomik faaliyetlerin hangilerinin çevreyle uyumlu olduğu ve iklim değişikliği ile mücadele/uyum amaçlarına hizmet ettiğini, başka bir ifadeyle “sürdürülebilir” olduğunu tanımlayacak ortak bir dil ve değerlendirme ölçütü (taksonomi) tespit edilmesi önem kazanmaktadır. Nitekim, AB’de çevresel olarak sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerin belirlenerek sermayenin sürdürülebilir yatırımlara yönlendirilmesini, sürdürülebilir yatırımların artırılmasını ve Avrupa Yeşil Mutabakatı hedeflerinin yerine getirilmesini desteklemeyi amaçlayan 2020/852 (AB) sayılı Taksonomi Tüzüğü 12 Temmuz 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Tüzük çerçevesinde belirlenen altı çevresel hedefe (iklim değişikliği ile mücadele, iklim değişikliğine uyum, su ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ve korunması, döngüsel ekonomiye geçiş, kirliliğin önlenmesi ve kontrolü, biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin korunması ve restorasyonu) yönelik teknik tarama kriterlerinin tanımlanarak çevresel olarak sürdürülebilir faaliyetlerin fiili listesinin oluşturulması için Avrupa Komisyonu tarafından çalışmalar yürütülmektedir.

Sürdürülebilir finans ve taksonomi çalışmalarının sadece AB tarafından değil Çin, Japonya, Fransa ve Hollanda gibi ülkeler tarafından ulusal seviyede yürütüldüğü de görülmektedir. Diğer taraftan, finansmanın sürdürülebilir faaliyetlere yönlendirilmesi için uluslararası kuruluşlar tarafından da çalışmalar yürütüldüğü ve mali düzenleyicilerin kendi ülkelerinde yeşil taksonomi oluşturmasına katkı sağlayacak yönergelerin oluşturulduğu görülmektedir.6

Bu doğrultuda, AB’nin ve uluslararası kuruluşların taksonomi mevzuatı dikkate alınarak ülkemizde de yatırımların sürdürülebilirliğini belirlemeyi hedefleyen bir mevzuat hazırlığı yürütülecektir.

Diğer taraftan, yeşil finansman ile bir yandan iklim ve çevre sorunlarını ele almak için gerekli kaynağın yaratılması, diğer yandan iklim ve çevre ile ilgili finansal risk yönetiminin iyileştirilmesi amaçlanmaktadır. Dünya çapında, yatırımcılar arasında yeşil ve sürdürülebilir finansmana olan ilginin hızla artması ile politika yapıcılar tarafından, küresel veya yerel düzeyde çok sayıda düzenleyici ve düzenleyici olmayan girişimler ele alınmaya başlanmıştır.

Türkiye’nin uluslararası yeşil finansman ve yeşil yatırımlardan alacağı payın artırılması ve bu doğrultuda ülkemizde yeşil finansmanın gelişimini sağlayacak ekosistemin güçlendirilmesi, sürdürülebilir, kaynak-etkin ve yeşil bir ekonominin gelişiminin desteklenmesi için önem taşımaktadır.

Türk finans sektörü içerisinde önemli bir ağırlığa sahip bulunan bankacılık sektörü bir yandan iklim değişikliğinin ve sürdürülebilir ekonomiye geçiş sürecinin yarattığı risklere maruz iken, diğer yandan kaynak tahsisinde oynadığı kritik rol nedeniyle söz konusu geçiş sürecinin sağladığı birtakım fırsatlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu çerçevede, pek çok bankanın son yıllarda sürdürülebilir finans alanında strateji ve politikalar geliştirdiği, kurumsal kapasite oluşturduğu ve iyi uygulama örnekleri sergilediği gözlenmektedir.

Bununla birlikte, özellikle iklimle bağlantılı risklerin finansal kuruluşlar ve bir bütün olarak finansal sistem üzerindeki etkilerinin etkin şekilde yönetilebilmesi ve tasarrufların sürdürülebilir ekonomiye geçişi destekleyecek şekilde mobilize edilebilmesi açısından halen çok önemli bir gelişim potansiyeli bulunduğu görülmektedir. Doğrudan finansal sisteme yönelik ulusal düzeyde tutarlı ve kapsamlı bir sürdürülebilirlik stratejisi ve düzenleme çerçevesinin oluşturulması, sektörde konuya ilişkin bilgi ve farkındalığı artırarak, standardizasyonu ve yaygınlaşmayı sağlayarak bu alanlardaki mevcut gelişim sürecine ivme kazandıracaktır.

Bu amaçla, bankacılık sektörünün bugüne kadarki tecrübeleri ve ihtiyaçları, konuya ilişkin ulusal taahhütler, stratejiler ve öncelikler, uluslararası standartlar ve iyi uygulamalar dikkate alınarak; bankacılık sektöründe sürdürülebilir finans uygulamalarının geliştirilip yaygınlaştırılmasına yönelik yol haritasını içeren “Türk Bankacılık Sektörü Sürdürülebilir Stratejisi” dokümanı hazırlanarak kamuoyu ile paylaşılacaktır.

Bununla birlikte, iklim değişikliğiyle mücadele, iklim değişikliğine uyum ya da daha geniş çerçevede olumlu çevresel etki sağlamayı hedefleyen projelerin finansmanında “Yeşil Tahvil” ve “Yeşil Kira Sertifikası” enstrümanları son yıllarda uluslararası finansal piyasalarda artan ilgi ve başarılı ihraçlarla dikkat çekmektedir. Bu yenilikçi finansal araçlarla ülkemizde gerçekleştirilecek çevre dostu projelerin/altyapı yatırımlarının fonlanabilmesi için tahvil ihraç süreçlerinin düzenleyici çerçevesinin netleştirilmesi ve yatırımcıların kamuyu aydınlatma yükümlülükleri kapsamında bilgilendirilmesi, finansal piyasalarımızın bütünlüğü ve istikrarı için önem taşımaktadır. Bu amaçla, yeşil finansmana uygun projelerin seçimi, tahvil gelirlerinin kullanımı, yönetimi ve raporlanması konularını düzenlemek amacıyla Yeşil Tahvil ve Yeşil Kira Sertifikası Rehberi hazırlanarak, tüm paydaşlarda farkındalık sağlanması ve piyasanın geliştirilmesi amaçlanmaktadır.

İlave olarak, yakın zamanda dünyada İslami finans alanında kullanımı hızla artmaya başlayan yeşil sukukun Türkiye’de de yeşil dönüşüme yönelik finansman ihtiyacının karşılanmasına ve yeşil finans ekosisteminin geliştirilmesine büyük katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından hazırlanacak olan Yeşil Sukuk Çalışma Raporunda, başta yeşil sukuk olmak üzere dünyada kullanılan İslami yeşil finans ürünlerinin tanıtılması; dünya genelinde ve seçilmiş ülkelerde İslami yeşil finansa yönelik artan ilginin kaynakları ile bu yerlerde İslami yeşil finansın gelişim potansiyeli; Türkiye’de katılım yeşil finans ve yeşil sukukun arz ve talep potansiyeli; İstanbul Finans Merkezi projesinin yeşil sukuk arz ve talebine yönelik etkileri; mevcut yeşil sukuk mekanizmaları ayrıntılı olarak incelenerek, Türkiye için yeşil sukuk modeli önerileri, dünyada ve Türkiye’de yeşil sukuka ilişkin mevcut mevzuat ile Türkiye’de mevzuatın geliştirilmesine yönelik önerilerin yer alması planlanmaktadır.

Öte yandan, yeşil dönüşümün sağlanmasında finansmanın önemi, AB tarafından açıklanan kapsamlı finansman imkânları doğrultusunda da açık bir şekilde görülmektedir. AB’nin, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ortaya koyduğu hedeflere ulaşmak için Avrupa Yeşil Mutabakatı Yatırım Planı kapsamında önümüzdeki 10 yıl için en az 1 trilyon Avro’yu yeşil dönüşüm, Adil Geçiş Mekanizması kapsamında ise 2021-2027 dönemi için en az 100 milyar Avro’yu gerek ekonomik gerekse de sosyal açıdan en çok etkilenecek kesimlerin desteklenmesi amacıyla kullanacağı açıklanmıştır. Buna ek olarak, InvestEU Programı, Ufuk Avrupa Programı, LIFE Programı, Dijital Avrupa Programı ile İstihdam ve Sosyal Yenilik Programı gibi Birlik Programları ile Yeşil Mutabakat hedeflerinin gerçekleştirilmesine yönelik projelerin desteklenmesi öngörülmektedir. Bu süreçte, ülkemizin katılım sağladığı Birlik Programlarının etkin kullanımının yanı sıra, AB’ye ileri bir bütünleşme sağlayan ülkemizin ihtiyaç duyulan finansman imkânlarına erişiminin sağlanmasına yönelik girişimler yürütülmesi önem teşkil etmektedir. Bu doğrultuda, AB tarafından aday ülkelerin yeşil dönüşümünün teşvik edilmesi ihtiyacı, AB nezdinde de gündeme getirilerek, öncelikle ele alınması gereken bir husus olarak öne çıkmaktadır.

Bununla birlikte, uluslararası finansmandan ülkemizin alacağı payın artırılması için gerekli diplomatik ve teknik çalışmaların yapılması önem taşımaktadır.

Öte yandan, özel sektör paydaşlarıyla gerçekleştirilen istişarelerde mevcut finansman imkânları konusunda farkındalığın artırılmasına ihtiyaç duyulduğu tespit edildiğinden, özel sektörün yeşil dönüşümün geliştirilmesi için kullanılabilecek destek imkânlarına ilişkin bilgilerin derlenerek, bu bilgilerin tek çatı altında tüm paydaşların erişimine sunulması ve söz konusu destek olanaklarından azami fayda sağlanması amacıyla ilgili kurumlar tarafından bilgilendirme, tanıtım, teşvik faaliyetleri yürütülmesi hedeflenmektedir.

Yeşil dönüşümün finansmanının geliştirilmesi amacıyla:

  • Yeşil dönüşümü desteklemek amacıyla ihtiyaçların belirlenmesi ve AB’de sağlanan teşvik unsurları da dikkate alınarak ulusal teşvik sisteminin gözden geçirilmesi
  • Ulusal Enerji Verimliliği Finansman Mekanizmasının geliştirilmesi değerlendirilecektir.
  • Türkiye’de yeşil finansmanın gelişimini sağlayacak ekosistemin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yürütülecektir.
  • Bu doğrultuda, AB’nin ve uluslararası kuruluşların taksonomi mevzuatı dikkate alınarak yatırımların sürdürülebilirliğini belirlemeyi hedefleyen bir mevzuat hazırlığı yürütülecektir.
  • Ayrıca, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından uluslararası sermaye piyasalarında gerçekleştirilmesi muhtemel bir yeşil veya sürdürülebilir tahvil ihracı kapsamında, Sürdürülebilir Tahvil Çerçeve Dokümanı hazırlıklarının tamamlanması
  • Yeşil Tahvil Rehberi ve Yeşil Sukuk Rehberi hazırlanacaktır.
  • Yeşil Sukuk alanında çalışmalar yürütülmesi planlanmaktadır.
  • Sürdürülebilir bankacılığın geliştirilebilmesine yönelik bir yol haritası belirlenmesi öngörülmektedir.
  • Türkiye’nin, yeşil dönüşüme yönelik uluslararası finansmana erişiminin geliştirilmesi amacıyladiplomatik ve teknik çalışmalar yapılacaktır.
  • Yeşil dönüşüm konusunda aday ülkelere yönelik AB finansman imkânlarına erişim amacıyla AB ve üye ülkeler nezdinde girişimde bulunulacaktır.
  • Çevre ve iklim değişikliği ile bağlantılı olarak uluslararası/AB ve ulusal tüm destek/finansman imkânlarına ilişkin bilgiler
  • Avrupa Yeşil Mutabakatı hedefleri doğrultusunda mevcut finansman olanaklarından azami fayda sağlanması amacıyla bilgilendirme ve teşvik faaliyetleri yürütülecektir.

Yeşil Mutabakat Eylem Planı Hedefleri

2.4 Temiz, Ekonomik ve Güvenli Enerji Arzı

Enerji kaynakları ile tabii kaynakların verimli ve çevreye duyarlı şekilde değerlendirilerek ülke refahına en yüksek katkının sağlanması7 amacıyla ülkemiz enerji stratejisinin temel unsurları arasında sürdürülebilir kalkınma hedefleri ile uyumlu olarak çevreye ilişkin kaygıların enerji zincirinin her aşamasında dikkate alınması ve enerji verimliliğinin artırılması öne çıkmaktadır.

Dünyada sera gazı emisyonlarının azaltılmasına verilen önemin artışı ve karbon-yoğunluğu düşük bir küresel ekonomiye geçişin sağlanması, küresel ölçekte enerji politikalarının gözden geçirilmesine yol açmıştır. Bununla birlikte, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında hayata geçirilmesi hedeflenen politikaların enerji politikaları ile eşgüdümünün sağlanması gerekliliği, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine yönelik düzenleme ve uygulamaların önceliklendirilmesini gündeme getirmiştir.

Ülkemiz de, söz konusu konjonktür bağlamında son yıllarda yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanlarında yürütmekte olduğu önemli çalışmalar ile sera gazı emisyonlarının azaltımına katkı sağlamaktadır.

Bu çerçevede, 2012 yılında yayımlanan Enerji Verimliliği Strateji Belgesinde (2012-2023), “sürdürülebilir kalkınmanın öneminin gittikçe daha çok anlaşıldığı günümüzde, enerji verimliliğine yönelik çabaların değerinin de aynı oranda artması çerçevesinde; enerji üretimi ve iletiminden nihai tüketime kadarki bütün aşamalarda enerji verimliliğinin geliştirilmesi, bilinçsiz kullanımın ve israfın önlenmesi, enerji yoğunluğunun gerek sektörler bazında gerekse makro düzeyde azaltılmasının ulusal enerji politikamızın öncelikli ve önemli bileşenleri”8 olduğu belirtilmiş ve bir politika seti ortaya konmuştur. Enerji Verimliliği Strateji Belgesi ile belirlenen enerji verimliliği hedeflerinin Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı (UEVEP 2017-2023) ile etkin bir biçimde uygulamaya geçirilmesi ve izlenmesi öngörülmüştür9.

Ülkemizce ayrıca, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılmasına ve bu sayede sera gazı emisyonlarının azaltımına azami önem atfedilmektedir. Nitekim 11. Kalkınma Planında, enerji arzının sürekli, kaliteli, sürdürülebilir, güvenli ve katlanılabilir maliyetlerle sağlanması temel amaç olarak belirlenmiş ve söz konusu amaç çerçevesinde enerji verimliliğinin ve yenilenebilir kaynaklardan enerji üretiminin artırılmasına yönelik politika ve tedbirlere yer verilmiştir.

Sera gazı emisyonlarının azaltılması bakımdan kilit önem taşıyan yenilenebilir enerji üretiminin artırılması için atılan adımlar neticesinde Türkiye, bugün yenilenebilir enerji kurulu gücünde dünyada on ikinci, Avrupa’da beşinci sırada yer almaktadır. Türkiye rüzgâr ve güneş kurulu gücünde Avrupa yedincisi, jeotermalde Dünya dördüncüsü konumdadır. Jeotermalde aynı zamanda Avrupa’da birinci sıradadır. Türkiye, ısıtma amaçlı güneş enerjisi kullanımında Çin ve ABD’den sonra üçüncü sırada yer almıştır. HES kurulu gücünde ise ülkemiz dünyada dokuzuncu, Avrupa’da ikinci sırada yer almaktadır. Bu alanda, Türkiye’nin taşıdığı potansiyel temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzının geliştirilmesinin yanı sıra, Eylem Planı ile hedeflenen yeşil dönüşümün geliştirilmesi bakımından kritik önemdedir.

Bu bağlamda, ülkemizin yenilenebilir enerji ve düşük karbonlu enerji kaynaklarının kullanımının artırılmaya devam edilmesi ve enerji verimliliğinin geliştirilmesi önem teşkil etmektedir. Bu doğrultuda, bu başlık altında, ülkemizin yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği çalışmaları, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında getirilen değişikler çerçevesinde gözden geçirilerek gelişim alanlarının değerlendirilmesi; ayrıca enerji verimliliği konusunda sanayimize yönelik bilgilendirme ve farkındalık çalışmaları yapılması hedeflenmektedir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması noktasında önemli bir adım olarak Yeşil Tarife (YETA) uygulaması 1 Ağustos 2020 tarihi itibariyle başlatılmıştır. YETA kapsamında elektrik kullanmak isteyen tüketiciler kendi bölgelerinde faaliyet gösteren tedarik şirketlerinden yazılı talepleri ile birlikte yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik temin edebilmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik tedarik etmek isteyen tüketicilerin kullandıkları enerjinin bu kaynaklardan üretildiğinin şeffaf ve güvenilir bir şekilde tüketicilere kanıtlanabilmesi ise, “Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti” Belgesi (YEK-G Belgesi) ile sağlanacaktır. Elektrik Piyasasında Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi Yönetmeliği 14 Kasım 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmış olup, YEK-G uygulamasına 1 Haziran 2021 tarihinde başlanmıştır.

Bu çerçevede, YEK-G Belgesi ve Yeşil Tarife ile ilgili altyapı ve bilinçlendirme çalışmaları sürdürülecektir. Ayrıca, Milli Enerji ve Maden Politikamıza paralel olarak yıllık 1000’er MW’lık rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi kurulu gücü geliştirilecektir.

Bu alanlarda atılacak adımlar, ülkemizde üretilen ürünlerin karbon ayak izinin azaltılmasını sağlayacak, ayrıca artan sayıda uluslararası firmanın değer zincirlerini karbondan arındırma taahhütleri dikkate alındığında, firmalarımızın değer zincirlerindeki yerinin güçlendirilmesini temin edecektir.

Bunlara ilaveten, enerji verimli ve düşük karbonlu ısıtma ve soğutma sistemlerine yönelik ulusal çapta strateji ve kılavuz belgeleri hazırlanması öngörülmektedir.

Yeşil Mutabakat Eylem Planı Hedefleri

2.5 Sürdürülebilir Tarım

  1. Kalkınma Planında yer verildiği üzere, artan gıda talebi, iklim değişikliği ve şehirleşme, toprak ve su kaynakları ile tarımsal ürünler ve üretici üzerinde baskı oluşturmakta; değişen iklime uygun bitki ve hayvan türlerinin geliştirilmesi ile çevre ve biyolojik çeşitliliğin korunması önem kazanmakta; daha az kaynakla gıda talebinin karşılanabilmesi için nitelikli işgücü ve teknolojiye duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bu süreçte gelişmiş ülkelerin, yeni nesil uygulamalarla ticari üstünlüklerini devam ettirmeleri beklenirken, gelişmekte olan ülkeler teknolojiye dayalı küçük tarım işletmeciliğini desteklemelerinin yanı sıra büyük ölçekli üretimlerle gıda zincirinde rekabetçi olmaya çalışmaktadır.

2020 yılında COVID-19 salgınıyla birlikte, arz güvenliliği ve sürekliliği önem kazanırken, sürdürülebilir üretim ve tüketim modellerinin geliştirilmesine duyulan ihtiyaç toplumun her kesiminde hissedilmiştir. Bununla beraber, yıllar içerisinde etkisini artırması beklenen küresel iklim değişikliği daha bilinçli toplumların oluşmasını da beraberinde getirecek ve bugün de gözlemlemeye başladığımız tüketicilerin sürdürülebilirlik algılarını ve beklentilerini pekiştirecektir.

Bu süreçte, bir yandan, arz talep dengesini gözeten üretim yapısıyla uluslararası rekabet gücünü artırmış, diğer yandan çevresel ve sosyal açıdan sürdürülebilir, ileri teknolojiye dayalı, verimliliği yüksek, etkin bir tarım sektörünün oluşturulması elzem görülmektedir.

AB’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında tarım, gıda ve biyoçeşitlilik alanlarındaki hedeflerini içeren Tarladan Sofraya ve Biyoçeşitlilik Stratejilerinde de, her koşulda işleyen sağlam ve esnek bir gıda sistemi ve vatandaşlar için yeterli miktarda uygun gıda tedarikine erişim sağlayabilme hedefi korunurken, pestisitlere, antimikrobiyallere ve aşırı gübrelemeye bağımlılığı azaltmanın, organik tarım alanlarını artırmanın, hayvan refahını iyileştirmenin ve biyolojik çeşitlilik kaybını tersine çevirmenin acil bir ihtiyaç olduğu belirtilmiştir.

Ülkemizin coğrafi konumu itibarıyla iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında yer alması ve en büyük ticaret ortağımızın iklim-nötr ilk kıta olma hedefi kapsamında atacağı adımlar göz önüne alındığında, hem ülkemizin iklim değişikliğiyle ve iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele çabalarına katkı sunması, hem de AB’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamındaki alacağı önlemlerin ülkemizin AB ile tarım ticaretinin sürdürülebilirliğini sekteye uğratmaması açısından ülkemizin sürdürülebilir tarıma yönelik eylemler gerçekleştirmesi önem arz etmektedir.

Bu çerçevede Eylem Planının “Sürdürülebilir Tarım” başlığı altında belirlenen eylemler kapsamında, AB’nin pestisit ve anti-mikrobiyallerin azaltılmasına yönelik olarak ortaya koyduğu hedefler ile uyumlu bir şekilde ülkemizde pestisit, anti-mikrobiyaller ve kimyasal gübre kullanımının azaltılmasına yönelik çalışmalar yürütülecektir. Pestisitlerin azaltılmasına yönelik çalışmalar çerçevesinde, biyolojik ve biyoteknik mücadele yöntemlerinin kullanımının yaygınlaştırılması önem kazanmaktadır.

Dünyada gelişmekte olan organik tarım ürünlerine yönelik talep, sürdürülebilir ve çevre dostu organik tarım üretiminin geliştirilmesi için fırsatlar yaratmaktadır. Bu doğrultuda, ülkemizde organik tarım üretiminin geliştirilmesi, AB’nin organik tarım mevzuatının uyumlaştırma çalışmalarının tamamlanması ve Türkiye ile AB arasında organik tarım ticaretini desteklemek amacıyla AB ile organik tarım alanında karşılıklı tanıma sağlanabilmesi için AB nezdinde girişimler yürütülmesi hedeflenmektedir.

Ayrıca, tarımsal üretimde toprak ve kaynakların verimli kullanımı bakımından önem arz eden arazi toplulaştırma tescil faaliyetleri yürütülmesi öngörülmektedir.

Sürdürülebilir tarım uygulamalarının geliştirilmesi amacıyla, Aydın, Denizli, İzmir ve Ağrı illerinde başlanılan mevcut jeotermal kaynakların Tarıma Dayalı (jeotermal sera) İhtisas Organize Sanayi Bölgelerinde kullanılması sağlanacak, ilaveten yenilenebilir enerji kullanan seralar ve üretim tesisleri desteklenecektir.

Dünyada, doğal kaynaklar ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki baskılar ve iklim değişikliğinin etkileri artarken, gıda sistemlerinin ekonomik, sosyal ve çevresel yönden daha sürdürülebilir ve üretken olması gerekliliği öne çıkmaktadır. Bu doğrultuda, bir yandan çevre dostu üretimin artması, yeni uygulama teknikleriyle etkin ve verimli üretimin geliştirilmesi önem kazanırken, diğer yandan gıda kayıpları ve israfının azaltılması gerekmektedir.

Bu kapsamda, Eylem Planının bu başlığı altında gıda atık ile artıklarının geri dönüşümünün sağlanmasına yönelik farkındalık yaratma ve tüketicinin bilinçlendirilmesi çalışmaları yapılması ve tarımsal üretimde atık ve artıkların tekrar değerlendirilmesi konusunda AR-GE çalışmaları yürütülmesi hedeflenmektedir.

Bunlara ilaveten, Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan Tarladan Sofraya ve Biyoçeşitlilik Stratejileri hakkında bilgilendirme faaliyetleri düzenlenerek, Türkiye ile AB arasında sürdürülebilir tarımın geliştirilmesine katkı sağlayacak bilinçlendirme çalışmaları yürütülecektir.

Sürdürülebilir tarım hedefi doğrultusunda:

  • AB’nin pestisit ve anti-mikrobiyallerin azaltılmasına ilişkin hedefleri ile uyumlu bir şekilde ülkemizde pestisit ve anti-mikrobiyallerin kullanımının azaltılmasına yönelik çalışmalar yürütülecektir.
  • Pestisitlerin azaltılmasına yönelik çalışmalar çerçevesinde, biyolojik ve biyoteknik mücadele yöntemlerinin kullanımının yaygınlaştırılması
  • AB’nin kimyasal gübre kullanımının azaltılmasına yönelik hedef ve politika değişiklikleri gözetilerek çalışmalar yürütülecektir.
  • Organik tarım üretiminin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır.
  • AB’nin organik tarım mevzuatının uyumlaştırma çalışmalarının tamamlanması ve paralelinde AB ile organik tarım alanında karşılıklı tanıma için Komisyon nezdinde girişimler yürütülmesi amaçlanmaktadır.
  • Arazi toplulaştırma tescil faaliyetleri yürütülecektir.
  • Aydın, Denizli, İzmir ve Ağrı İllerinde kurulan Tarıma Dayalı (jeotermal sera) İhtisas Organize Sanayi Bölgelerinde jeotermal kaynaklardan faydalanılarak bitkisel üretim yapılacaktır.
  • Yenilenebilir enerji kullanan seralar ve üretim tesisleri
  • Tarımsal üretimde atık ve artıkların tekrar değerlendirilmesi konusunda AR-GE çalışmaları yürütülecektir.
  • Gıda atık ve artıklarının geri dönüşümünün sağlanmasına yönelik farkındalık yaratma ve tüketicinin bilinçlendirilmesi çalışmaları gerçekleştirilecektir.
  • Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan Tarladan Sofraya ve Biyoçeşitlilik Stratejileri hakkında bilgilendirme faaliyetleri düzenlenecektir.

Yeşil Mutabakat Eylem Planı Hedefleri

2.6 Sürdürülebilir Akıllı Ulaşım

Sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik politikaların odağında yer alması gereken bir diğer alan, sürdürülebilir akıllı ulaşım politikalarıdır. Nitekim, tüm dünyada artan hareketlilik ile birlikte ulaştırma sektöründen kaynaklanan emisyonların küresel sera gazı emisyonları içeresindeki payı giderek artmaktadır. Bu durum, dünya genelinde pek çok ülkenin temel gündem maddelerinden biri olan ulaşım modlarının küreselleşme ve teknolojik gelişmelere paralel olarak geliştirilmesine, sürdürülebilirlik ve çevre boyutları da dikkate alınarak yeniden ele alınmasına yol açmıştır.

Küresel gelişmelere paralel olarak, ulaşımda seyahat sürelerinin azaltılması, mevcut yol kapasitelerinin etkin ve verimli kullanılması, hareketliliğin artırılması, enerji verimliliği sağlanarak ülke ekonomisine katkı sağlanması ve çevreye verilen zararın azaltılması gibi amaçlar doğrultusunda geliştirilen Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS) Stratejisi, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından hazırlanarak uygulamaya konulmuştur.

AB’nin, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında açıkladığı Sürdürülebilir ve Akıllı Ulaşım Stratejisi incelendiğinde, kombine taşımacılığın geliştirilerek, sürdürülebilir ve yeşil ulaşım modlarının payının artırılması; yük taşımacılığında demiryolu ve iç suyolu taşımacılığının arttırılması; karayolu, havayolu ve denizyolu taşımacılığında sıfır emisyonlu araçların piyasaya sunulması; elektrikli araç altyapısının geliştirilmesi; tüm ulaşım modlarında sürdürülebilir ve alternatif yakıtların üretiminin/kullanımının artırılması; ulaşımın çevre üzerindeki etkileri dikkate alınarak fiyatlandırılması ile bağlantılı ve akıllı ulaşım sistemlerinin geliştirilmesi hususlarına yer verildiği görülmektedir. Ayrıca, çevre dostu, akıllı, rekabetçi, emniyetli, erişilebilir ve uygun fiyatlı bir ulaşım sistemi oluşturularak 2050 yılına kadar ulaştırmadan kaynaklanan emisyonların %90 azaltılması hedeflenmektedir.

Türkiye’nin AB’ye olan coğrafi yakınlığının sağladığı rekabet avantajının ve AB bölgesel tedarik zincirlerine yakın entegrasyonun korunabilmesi; ayrıca COVID-19 salgınıyla birlikte hayati önemi anlaşılan değer zincirlerinin kesintisiz ve etkin bir şekilde işlemeye devam edebilmesi için ulaştırma sektöründeki politikaların, sürdürülebilir bir ulaştırma altyapısının güçlendirilmesini desteklemesi önem arz etmektedir.

  1. Kalkınma Planında, Türkiye’nin coğrafi avantajından en iyi şekilde faydalanarak modlar arası (intermodal) ve çok modlu (multimodal) uygulamaların geliştirilmesi; demiryolu ve denizyolu taşıma paylarının artırılması ve entegre bir ulaştırma sisteminin tesis edilmesi şeklinde temel amaçlar belirlenmiştir. Bu doğrultuda, ulaştırma alanındaki strateji ve eylem planları, ulaştırma sektörümüzün uluslararası alandaki konumunu güçlendirirken iklim değişikliği ile mücadele ve sektör kaynaklı emisyonların yönetilmesi konusunda küresel seviyede ve AB tarafından atılan adımlar ile de uyumludur.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının 2019-2023 Stratejik Planı10 kapsamında tüm ulaşım modlarının bütüncül bir yaklaşımla entegrasyonunu sağlayacak ulaşım altyapılarının planlı bir şekilde gerçekleştirilmesi, ulusal ve uluslararası yük taşımacılığında kombine yük taşımacılığı imkânlarının geliştirilmesi ve kent içi ulaşım altyapısının geliştirilmesine katkı sağlanması hedeflenmektedir. Diğer yandan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Ulaştırma Politikası Belgesinde11 kentsel ortamdan fosil yakıtlı araçların aşamalı olarak kaldırılması; petrole bağımlılığın ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasına katkı sağlayacağından alternatif yakıtlı araçların teşvik edilmesi ve buna uygun yakıt doldurma/şarj altyapısının geliştirilmesi hususları temel politika alanı olarak belirtilmektedir.

Bu itibarla, Eylem Planında ilave eylemlerin hayata geçirilmesi hedeflenmiş olup, “Sürdürülebilir Akıllı Ulaşım” başlığı altında, sürdürülebilir ve akıllı taşımacılığın; yeşil denizcilik ve yeşil liman uygulamalarının; demiryolu taşımacılığının geliştirilmesi, ayrıca yakıt tüketiminin ve emisyonların azaltılması ile mikro hareketlilik araçlarının kullanımının yaygınlaştırılması hedeflerine yer verilmiştir.

Sürdürülebilir ve akıllı taşımacılığın geliştirilmesi hedefi kapsamında, Kombine Taşımacılık Yönetmeliği ve Lojistik Merkezler Yönetmeliği yürürlüğe konacaktır. Söz konusu yönetmeliklerin hayata geçirilmesi ile tüm taşıma modları içerisinde demiryolu ve denizyolu taşımacılıklarının payının artırılması ve Türkiye’nin dış ticaret strateji ve politikalarına hizmet edecek şekilde lojistik merkezlerin kurulması hedeflenmektedir. Söz konusu hedef, demiryolu taşımacılığının geliştirilmesi hedefi ile de desteklenmekte; bu kapsamda AB ile Türkiye arasındaki demiryolu altyapısının iyileştirilmesine ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılarak Çerkezköy-Kapıkule demiryolu hattının tamamlanması hedeflenmektedir.

Yeşil liman uygulamalarının geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar kapsamında, yeşil liman sertifika programına yönelik ulusal mevzuatın yayımlanması ile hem çevre dostu, iş sağlığı ve güvenliğine önem veren ve sürdürülebilir, hem de rekabetçi liman tesisleri oluşturulmasına ilişkin çerçevenin yasal bir zemine oturtulması amaçlanmaktadır.

Diğer taraftan, 2024 yılına kadar Akdeniz’in SECA (Kükürt Emisyon Kontrol Alanı) ilan edilmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir. SECA ilan edilmesi durumunda, Akdeniz’de uluslararası sefer yapan gemilerde kullanılan yakıtlardaki kükürt içeriği %0,1 olarak uygulanacaktır. Akdeniz’in SECA ilan edilmesinin denizcilik sektörümüze etkileri, özellikle gemilerin yakıta uyumu, yakıt tedarik imkânları ve uygulamada yaşanabilecek sorunlara yönelik hazırlık çalışmaları kapsamında, denizcilik sektörünü bilgilendirici ve yönlendirici faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.

Denizcilik sektöründen kaynaklanan zararlı emisyonların azaltılması ve yeşil denizciliğin desteklenmesine yönelik çalışmalar kapsamında, düşük emisyonlu alternatif yakıtlar ile çalışacak yeni gemilerin inşası veya mevcut gemilerin bu şekilde dönüşümü, liman tesislerinde liman elektriği “cold ironing” ile ilgili altyapı kurulması gibi gemilerimizde ve limanlarımızda çevre dostu, sürdürülebilir ve güvenli taşımacılık için kullanılacak yenilikçi teknolojilere finansal destek mekanizması oluşturulması hedeflenmektedir.

Öte yandan, ulaştırma başlığında öncelik taşıyan diğer bir alan, sera gazı emisyonlarında en fazla paya sahip olan karayolu ulaşımında emisyonların azaltılmasıdır. Bu alanda küresel düzeyde atılacak adımlar, tüm dünyada hibrit ve elektrikli araçların yaygınlaşmasına ivme kazandıracaktır. Elektrikli araç teknolojilerinin özellikle son yıllarda yaygınlık kazanması ve dünyada birçok ülkenin bu yeni teknolojiye yönelmesi ile birlikte elektrikli araçların pazar payı her geçen gün artmaktadır. Elektrikli araçlara olan ilgi ile birlikte araçlar ile uyumlu batarya sistemleri, motor sistemleri, özellikle de şarj istasyonu sistemlerinin geliştirildiği, böylelikle yeni pazar alanlarının ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. Bu geçişin sağlanabilmesi için gerekli altyapının tesis edilmesi büyük önem kazanmakta olup, bu amaçla elektrikli araç ve şarj altyapısının geliştirilmesine yönelik strateji geliştirme ve planlama faaliyetlerinin yürütülmesi hedeflenmektedir.

Son olarak, Eylem Planında bu başlık altında egzoz emisyonlarının azaltılması ve alternatif yakıtlı, düşük emisyonlu bireysel ulaşım imkânlarının teşvik edilmesi amacıyla bisiklet ve paylaşımlı elektrikli skuter sistemleri gibi mikro hareketlilik araçlarının kullanımının yaygınlaştırılmasına yönelik eylemlere yer verilmiştir.

Sürdürülebilir akıllı ulaşım hedefi doğrultusunda:

  • Ulaşım tür ve yöntemlerinin dengeli gelişmesini destekleyecek şekilde “Kombine Taşımacılık” Yönetmeliği ve “Lojistik Merkezler” Yönetmeliği yürürlüğe konacaktır.
  • AB ile Türkiye arasındaki demiryolu altyapısının iyileştirilmesine ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar sürdürülecektir.
  • Yeşil Liman Sertifika Programına ilişkin ulusal mevzuatın hazırlanması ve bu programdan azami fayda sağlanması ve farkındalık oluşturulması amacıyla bilgilendirme ve tanıtım toplantıları gerçekleştirilmesi
  • Akdeniz’in SECA (Kükürt Emisyon Kontrol Alanı) ilan edilmesine yönelik çalışmalar kapsamında, ülkemizce uyuma yönelik hazırlık çalışmaları yürütülecektir.
  • Denizcilik sektöründen kaynaklanan zararlı emisyonların azaltılması ve yeşil denizciliğin desteklenmesine yönelik çalışmalar yürütülmesi planlanmaktadır.
  • Elektrikli araç ve şarj altyapısının geliştirilmesine yönelik strateji geliştirme ve planlama faaliyetleri yürütülecektir.
  • Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Strateji Belgesi ve 2020-2023 Eylem Planında yer alan “4.5. Toplu Taşıma Filolarında ve Hizmet Araçlarında Elektrikli Araçların Kullanılması ve Toplu Taşımanın Teşvik Edilmesi” eyleminin etkin bir şekilde uygulanması takip
  • Egzoz emisyonlarının azaltılması ve alternatif yakıtlı, düşük emisyonlu bireysel ulaşım imkânlarının sağlanması amacıyla, bisiklet ve paylaşımlı elektrikli skuter sistemleri gibi mikro hareketlilik araçlarının kullanımının artırılmasına yönelik gerekli mevzuat çalışmaları tamamlanacak, Bisikletli Ulaşım Master Planları hazırlanacak ve bisiklet/e-skuter yolları, park ve şarj istasyonları yapılacaktır.
  • Sürdürülebilir kentsel hareketlilik bağlamında bisiklet yolları başta olmak üzere kentsel ulaşım projelerinde IPA fonları kullanılacaktır.

Eylem Planı Hedefleri

2.7 İklim Değişikliği İle Mücadele

Çevre kirliliği, iklim değişikliği, çölleşme, ormansızlaşma, biyolojik çeşitlilik kaybı, kuraklık ve sel gibi çevre problemleri, her geçen gün insan yaşamını ve kalkınma sürecini daha belirgin bir şekilde etkilemektedir. Yüksek sera gazı emisyonlarının da etkisiyle hızlanan iklim değişikliğinin doğal afetlerin artmasına neden olduğu ve insanlık için ciddi bir tehdit oluşturduğu görülmektedir.

Özellikle coğrafi konumu itibarıyla iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında yer alan ülkemizde artan sıcak hava dalgaları, ani yağışlar, sel ve kuraklık felaketleri ortaya çıkmaktadır. Ülkemizin gelişmekte olan ülke konumuna paralel şekilde, emisyon azaltımı ve iklim değişikliğine uyum çabaları sürmektedir.

  1. Kalkınma Planında da belirlendiği üzere ülkemizce uluslararası iklim değişikliği müzakereleri ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler ilkeleri ile Niyet Edilmiş Ulusal Katkı çerçevesinde sürdürülecek, ulusal koşullar ölçüsünde sera gazı emisyonuna neden olan sektörlerde iklim değişikliğiyle mücadele edilecek ve iklim değişikliğine uyuma yönelik kapasite artırımı sağlanarak ekonominin ve toplumun iklim risklerine dayanıklılığı artırılacaktır.

Bu kapsamda 11. Kalkınma Planı hedefleri arasında sera gazı emisyonuna sebep olan binalar ile enerji, sanayi, ulaştırma, atık ve tarım sektörlerinde emisyon kontrolüne yönelik Niyet Edilmiş Ulusal Katkı çerçevesinde çalışmaların yürütülmesi yer almaktadır.

İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan ülkeler arasında yer alan ülkemiz için iklim değişikliğine uyum hususu son derece önemli olup, 11. Kalkınma Planında konuyla ilgili ulusal ve bölgesel uyum stratejilerini içeren planlama, uygulama ve kapasite geliştirme çalışmalarının yürütülmesi öngörülmektedir. Ayrıca 11. Kalkınma Planında çevre kirliliğinin önlenmesi ve iklim değişikliği ile mücadele çalışmalarına ek olarak biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynakların korunmasına da öncelik verilmektedir.

Bu süreçte, Türkiye, iklim değişikliği ve iklim değişikliğinden kaynaklanan tüm sınamalarla mücadeleye büyük önem atfeden gelişmekte olan bir ülke olarak, hem ikili hem küresel düzeyde iklim değişikliği ile mücadele çabalarına etkin bir şekilde katkıda bulunmaya kararlıdır.

Bu amaçla, Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesinde tanımlanan, iklim değişikliği politikalarını kalkınma politikalarına entegre etmiş, enerji verimliliğini yaygınlaştırmış, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını arttırmış; iklim değişikliğiyle mücadeleye özel şartları ve kalkınma öncelikleri çerçevesinde aktif katılım sağlayan, yüksek yaşam kalitesiyle refahı tüm vatandaşlarına düşük karbon yoğunluğu ile sunabilen bir ülke olma ulusal vizyonuyla, Türkiye iklim değişikliği ile mücadele çalışmalarını katılımcı ve kapsayıcı bir şekilde yürütmeye devam edecektir.

Bu kapsamda, 2011-2023 dönemi için hazırlanan İklim Değişikliği Eylem Planı ve 2010-2023 dönemine yönelik İklim Değişikliği Stratejisi’nin güncellenmesine yönelik çalışmaların küresel gelişmeler ışığında hızlandırılarak, tüm paydaşlarla koordinasyon halinde ülkemizin yeni İklim Değişikliği Strateji Belgesi ve Eylem Planının hazırlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu başlık altında hayata geçirilmesi öngörülen diğer eylemler arasında, Türkiye’nin İklim Değişikliği Mücadele Raporunun hazırlanması yer almaktadır.

Ayrıca ülkemiz için iklim değişikliğine uyum ön plana çıkan hususlar arasında olup, Eylem Planı kapsamında iklim değişikliğinin biyolojik çeşitlilik ve ekosistemler üzerindeki etkilerinin belirlenmesine yönelik çalışmaların yürütülmesi planlanmaktadır.

Bu kapsamda, iklim değişikliğinin hem sebebi hem de sonucu olarak değerlendirilen çölleşme/arazi bozulumuyla mücadele konusunda, 2019-2030 yıllarını kapsayan “Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Eylem Planı ve Strateji Belgesi” hazırlanmıştır. Türkiye’nin çölleşme ve arazi tahribatıyla mücadele kapsamında uluslararası yükümlülüğünü de yerine getirmesine yardımcı olacak bu strateji ve eylemplanı, farklı kurumlar tarafından gerçekleştirilecek çalışmaların, işbirliği içerisinde ve etkin olarak yürütülmesine hizmet edecektir.

Diğer taraftan, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamında 2030 yılına kadar arazi tahribatının dengelendiği bir dünyaya ulaşılması hedeflenmektedir. Buna paralel olarak ülkemizce Arazi Tahribatının Dengelenmesi (ATD) hedefleri belirlenmiştir. Bu hedeflerin, gerekli yatırım programlarında yer alarak güçlendirilmesi ve uygulanmasına yönelik olarak bir dizi çalışma gerçekleştirilecektir.

Küresel Sera Gazı Emisyonu’nun %24’ü arazi kullanımı, arazi kullanım değişiklikleri ve Ormancılık (AKAKDO) sektörü sebebi ile ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, Eylem Planı kapsamında yürütülecek sürdürülebilir arazi yönetimi ve çölleşme/arazi tahribatıyla mücadele çalışmalarında karbon depolama işlevlerini dikkate alan uygulamaların yapılması ve ilgili örnek uygulamalar yoluyla tutulan karbon miktarının tespit edilmesi ve karbon stoklarındaki değişimlerin izlenmesine yönelik çalışmalar yürütülecektir.

Ayrıca iklim değişikliğine uyum sağlamayı dikkate alan sürdürülebilir tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması ve arazi rehabilitasyon uygulamalarında doğa temelli çözümler içeren AR-GE araştırmaları yaygınlaştırılarak yürütülecek ve yöntemlerin (rüzgâr perdeleri, anıza doğrudan ekim, yeşil şeritler vb.) benimsenmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır.

İklim değişikliği ile mücadele hedefi doğrultusunda:

  • Türkiye’nin İklim Değişikliği ile Mücadele Raporu hazırlanacaktır.
  • 2023-2030 İklim Değişikliği Eylem Planı ve 2050 İklim Değişikliği Stratejisi hazırlanacaktır.
  • Paris Anlaşması’na yönelik ülkemiz pozisyonu, ülkemizin uluslararası finansmana ihtiyacı da dikkate alınarak çok boyutlu bir şekilde değerlendirilecektir.
  • İklim değişikliğinin çölleşme ve arazi tahribatıyla birlikte biyolojik çeşitlilik ve ekosistemler üzerindeki etkilerinin belirlenmesine ve uyum ile azaltım tedbirleri almaya yönelik AR-GE projeleri ve çalışmalar yürütülecektir.
  • İklim değişikliği neticesinde muhtemel kıyı ve tatlı su kaybının belirlenmesi ve kıyılar ile göl ve/veya sulak alanlar için doğa temelli iklim değişikliğine uyum tedbirleri ortaya konması sağlanacaktır.
  • ATD yaklaşımının ulusal yatırım programları içerisinde yer alması sağlanacak, karar destek mekanizması geliştirilecek ve ATD hedefleri güncellenecektir.
  • Arazi tahribatının yüksek olduğu alanlarda ATD prensibiyle planlama ve uygulama yapılacak ve yaygınlaştırma çalışmaları yürütülecektir.
  • Karbon stoklarının arttırılmasına katkı sağlanacak ve karbon stoklarının artırılmasına ilişkin araştırma faaliyetleri gerçekleştirilecektir.
  • Sürdürülebilir tarım teknikleri ile ilgili eğitimler verilecek, bu konuda AR-GE projelerinin yürütülmesi ve uygulamaların yaygınlaştırılması sağlanacaktır.
  • Arazi uygulamalarında doğa temelli yaklaşımı esas alan çalışmalar artırılacaktır.

Eylem Planı Hedefleri

2.8 Diplomasi

Dünyada iklim değişikliği ile mücadele politikalarının hız kazanması ve AB ile birlikte dünyanın önde gelen ekonomilerinin bu alandaki çalışmalarına ivme kazandırması ile birlikte, sera gazı azaltım hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi adına atılan adımların sadece çevre politikalarında değil; aynı zamanda, sanayi, enerji, ulaştırma, tarım vb. politikalar kapsamında da son derece kapsamlı değişikliklerin hayata geçirilmesini gündeme getirdiği görülmektedir.

Sadece çevre politikaları ile sınırlı kalmayan aksine son derece geniş bir politika alanında yer bulan yeşil dönüşümün, sadece tek bir ülkenin veya tek bir sektörün çabaları ile gerçekleştirilmesi mümkün görünmemektedir. Küresel anlamda iklim değişikliği ile mücadele için toplumlar, hükümetler ve sektörler arası yakın işbirliklerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Nitekim, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın çevresel hedeflerine, yalnızca Avrupa’nın kendi çabalarıyla ulaşılamayacağı noktasından hareketle, AB‘nin bu yöndeki uluslararası çalışmalara liderlik etmeyi ve diğer ülkeleri benzer adımlar atmak üzere teşvik etmeyi amaçladığı görülmektedir. Bu kapsamda, AB’nin ikili ve çok taraflı bütün diplomatik kanalları etkin bir şekilde kullanmayı ve başta komşuları olmak üzere Batı Balkanlar, Çin ve Afrika ülkeleri ile iklim ve çevre konularında ortaklıklar geliştirmeyi hedeflediği anlaşılmaktadır.

Bu noktada, AB’nin aday ülkelere özgü bir işbirliği mekanizmasını hayata geçirmesi, hem aday ülkelerdeki yeşil dönüşümün desteklenmesi, hem de AB’nin stratejik hedeflerinin yerine getirilmesi bakımından öncelikle ele alınması gereken bir konudur. Ülkemizin adaylık statüsünün yanı sıra, Türkiye-AB Gümrük Birliği kapsamında AB Tek Pazarı ile sağlanan bütünleşme ve AB değer zincirlerine entegrasyonu dolayısıyla, ülkemiz ile AB ve üye ülkeler arasında daha yakın işbirliği sağlanması önem teşkil etmektedir.

Söz konusu amaca binaen Eylem Planında, “Diplomasi” başlığı altında, ilgili tüm Bakanlıkların faaliyet alanları itibariyle, AB ve üye ülkeler ile işbirliği imkânlarının geliştirilmesine yönelik eylemlere yer verilmiştir. Söz konusu eylemlerle, AB ve üye ülkeler ile gerçekleştirilecek temaslar ile başta ARGE ve teknoloji alanları olmak üzere AB sektörleri ile yakın işbirliğinin teşvik edilmesi, Eylem Planında yer alan başlıklardaki hedeflere ulaşılmasına katkı sağlayacak işbirliklerinin geliştirilmesi, AB değer zincirlerine entegrasyonunun yeşil dönüşüm ekseninde daha da derinleştirilmesi ve güçlendirilmesini sağlayacaktır. Bu amaçla, AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve Sürdürülebilir Ürün İnsiyatifi gibi Gümrük Birliği ile doğrudan ilgili alanlarda AB ile işbirliği olanaklarının araştırılması ve buna yönelik girişimler yürütülmesi önem arz etmektedir.

AB ile bu alanda daha yakın bir işbirliği tesis edilmesi gereği, AB tarafından Gümrük Birliği ile doğrudan ilgili alanlarda hayata geçirilmesi öngörülen mevzuat ve politika değişiklikleri bakımından da önem teşkil etmekte olup, bu bağlamda Gümrük Birliği Kararı’nın danışma ve karar alma prosedürlerinin etkin bir şekilde işletilmesi, Gümrük Birliği’nin düzgün işleyişinin korunması bakımından elzem niteliktedir. Bu itibarla, Eylem Planının bu başlığı altında yer verilen bir diğer eylem de, ülkemizin uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan haklarının ve çıkarlarının korunmasına yönelik girişimler yürütülmesidir.

Bu çerçevede, AB tarafından yürütülen Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına ilişkin geri bildirim süreci ve kamu istişare süreci kapsamında, Avrupa Komisyonuna iletilen resmi ülke görüşlerimizin yer aldığı dokümanlara Ticaret Bakanlığı web sayfasından (https://www.ticaret.gov.tr/dis- iliskiler/avrupa-birligi/sinirda-karbon-duzenleme-mekanizmasi) erişim sağlanabilmektedir.

Ülke görüşlerimizde, AB’nin söz konusu mekanizmanın tesisinde, başta ülkemizle arasındaki 1/95 sayılı Gümrük Birliği Kararı, Türkiye-AKÇT STA’sı ve tarım ürünlerine ilişkin 1/98 sayılı OKK kapsamındaki ikili yükümlülükleri ile Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamındaki uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesinin önemi vurgulanmıştır. Ayrıca, söz konusu düzenlemenin tasarımına, kapsamına, metodolojisine ve finansmana ilişkin değerlendirmelere de yer verilmiştir. Önümüzdeki dönemde,konuyla ilgili, AB ile kapsamlı istişareler yürütülmesi, hem Gümrük Birliği’nin gereğinin yerine getirilmesi hem de konunun ülkemizin üyelik perspektifi ve AB’ye sağlanan yakın ticari ve ekonomik entegrasyon açısından derinlemesine irdelenmesi bakımından öncelikli görülmektedir.

Eylem Planı Hedefleri

2.9 Bilgilendirme ve Bilinçlendirme Faaliyetleri

Başta Avrupa Yeşil Mutabakatı ile AB politikalarında öngörülen kapsamlı değişiklikler olmak üzere, uluslararası ekonomi ve ticarette ortaya konan yeşil dönüşüm hedefleri, tüm dünyayı ilgilendiren, KOBİ’lerden dünya çapında faaliyet gösteren şirketlere, vatandaşlardan devlet görevlilerine herkesin sahip çıkması, benimsemesi ve hayata geçirilmesinde üzerine düşeni yapmasını gerektiren hedeflere işaret etmektedir.

Söz konusu değişikliklerin yakından takip edilerek; ülkemiz kalkınma hedefleriyle de uyumlu bir şekilde sürdürülebilir, kaynak-etkin ve yeşil bir ekonominin gelişimini destekleyecek şekilde ülkemiz ticareti ve sanayinin bu sürece uyumunun sağlanması ancak tüm paydaşların sürece aktif katılımının sağlanması ile mümkün olabilecektir.

İklim değişikliği ile mücadele, yeşil finansman, AB sınırda karbon düzenlemesi, yeşil ve döngüsel bir ekonomi, temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı, sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir akıllı ulaşım ve diplomasi başlıklarında olmak üzere çok geniş bir alanda atılacak adımları ve hayata geçirilecek öncelikli eylemleri içeren Eylem Planının başarıya ulaşması ilgili tüm kurum ve kuruluşlar, özel sektör ve diğer ilgili paydaşlar arasında etkin bir işbirliği ve karşılıklı bilgilendirme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ve tüm paydaşların sürece aktif katılımının temin edilmesi ile mümkün olacaktır.

Bu itibarla, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ilişkili bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri gerçekleştirilmesi hedefi ile de başta özel sektörümüz olmak üzere Eylem Planında yer verilen hedef ve eylemlerin gerçekleştirilmesinden sorumlu olan aktörlerin Çalışma Grubu toplantıları, çalıştay ve seminerler ile farkındalık düzeyinin artırılması ve bu şekilde söz konusu aktörlerin yeşil ekonominin geliştirilmesi sürecinde daha aktif ve bilinçli bir rol üstlenmelerinin sağlanması hedeflenmektedir.

YEŞİL MUTABAKAT EYLEM PLANI TAKVİMİ  İÇİN TIKLAYIN

Column 1 Column 2 Column 3 Column 4 Column 5 Column 6
Column 1 Value Column 2 Value Column 3 Value Column 4 Value Column 5 Value Column 6 Value